Mustafa Taha Dağlı

Mustafa Taha Dağlı

01 Haziran 2015, Pazartesi

SİLAH KUŞANIP, CAMİ BASTILAR

Askeri kamuflaj giyip, ellerinde silahlarla caminin önüne gelip, Hazreti Peygamber'e hakaret, İslamiyet'e küfürler yağdırdılar.
Amerika'da geçtiğimiz Cuma günü Phoenix kentindeki islam karşıtı gösteriden bahsediyorum, bir gün öncesinde sosyal medya üzerinden "silahlarınızı da alın gelin" çağrılarının yapıldığı provokatif eylemden.
Ellerinde silahlarla Müslümanlara tehdit ve küfürler savuran yüzlerce kişi vardı, hem de bir caminin önünde.
Bu olay Irak ya da Suriye'de değil Amerika'da yaşandı.
Dünya buna sessiz kaldı, tıpkı Kuzey Carolina'da 3 Müslüman gencin, silahlı bir saldırgan tarafından ırkçı duygularla katledilmesine ses çıkarmadıkları gibi.
Sebepleri DAİŞ'ti, çünkü DAİŞ ellerinde silahlarla, bıçaklarla adam öldürüp, kafa kesiyor ve bunu islam adına yaptıklarını iddia ediyor.
İşte buna sığınıp Amerika'da Müslüman katleden zihniyet bu kez askeri kamuflaj giyip, silah kuşanıp, cami basmaya kalktı.
Peki o zaman gerekçeleri olan DAİŞ'ten ne farkları kaldı?
İslam coğrafyasında birileri çıkıp, Müslüman kimliği iddiasıyla silahlı terör örgütü kurarken, bunun Batı dünyasında islamifobia adına ciddi yansımalarının olacağını söylemişti.
Nitekim Ocak ayındaki Çarli Hebdo saldırısı sonrası Fransa'da anti-İslamcıların camilere yönelik şiddet eylemleri, Müslümanlara yönelik ırkçı saldırıları katlanarak arttı, Fransa'yı diğer Avrupa ülkeleri ile Amerika takip etti.
Bu durum Batı ülkelerini Müslümanlara karşı sert uygulamalara, yaptırımlara itti. Mesela İngiltere'de yeni hükümet DAİŞ teröristlerinin ülkeye giriş-çıkışlarını bahane edip, Müslümanlar üzerinde sert tedbirler içeren kararlar almaya hazırlanıyor.
Hükümetlerin yasa yoluyla Müslümanlara uyguladığı yaptırımlar bir kenara bir de sokakta yaşanan saldırılar var.
Cami kundaklamalar, Müslüman kadının başörtüsüne uzanan eller, ırkçı kanlı eylemler, PEGİDA'nın ağır tehditleri derken Mahinur Özdemir sırf başörtüsü nedeniyle partisinden atıldı.
Avrupa'da demokrasi, ifade özgürlüğü savunucuları, kadın bir milletvekilin başörtüsüne tahammül edemedi, Amerika'da ise Müslümanlara katliam korkusu yayan eli silahlı, motosiklet çeteleri ortaya çıktı.
Onlarca adam, askeri kıyafetler giyip, silahlar kuşanıp, motosikletleriyle etrafa korku salarak Phoenix'teki caminin önüne geldi, üzerlerine giydikleri tişörtlerde islama küfürler yazıyordu, attıkları sloganların, taşıdıkları pankartların hepsinde Hazreti Peygambere hakaretler vardı.
Böylesine organize bir provokasyonun hukuki karşılığı nedir, demokrasi mi?
Bu demokratik bir hak mıdır, protesto, eleştiri hakkı mıdır, ifade özgürlüğü müdür?
Kaldı ki Amerika, katil polisleri protesto eden siyahilerin gösterilerine bile göz açtırmadı. Oysa asker kıyafetli, silahlı, motosiklet çeteleri cami önünde apaçık bir şekilde Müslümanlara, ırkçı saldırı hazırlığındaydı, kimse buna neden müdahale etmedi?
Artık Gülencilerin medyası, Doğan medyası, bir sokak olayı olduğunda, Amerikalı kongre üyelerinden sipariş eleştiriler, kınamalar veya ABD Dışişleri Bakanlığından çanak sorular üzerine Türkiye'ye yönelik yapılan suçlamalara sığınmasın.
Çünkü onların her fırsatta Türkiye'yi kötülemek adına emsal gösterdikleri Avrupa'nın, Amerika'nın demokrasisi de, ifade özgürlüğü de Müslümana bakışı da bir yalandan ibarettir.

SON DAKİKA