Evet, PKK'yla ilgili "gıllıgışlı işler" çeviren ve "bunda bir iş var" dedirten Almanları fenersiz yakaladık. Hem de kırmızı donlarıyla...
Dillerinin altındaki baklayı çıkarıp yüzlerine vurduk... Foyalarını açık ettik... Eteğimizdeki taşları üstlerine döktük...
Ne zaman mı?
Reis, Çavuşoğlu'nu Almanya'ya gönderdiği zaman...
Çavuşoğlu, Gabriel ile çay muhabbetinde buluştuğu zaman. Daha doğrusu Gabriel'in Çavuşoğlu'na "çay garsonluğu" yaptığı, "ne vereyim abime" dediği zaman...
İşte o randevuda, Almanya Dışişleri Bakanı'nın rengi attı ve döktüğü soğuk terler gömleğini ıslattı. Öyle ki, toplantının sonunda adamcağızın yüreği hop hop edip ağzına geldi...
Çünkü Dışişleri Bakanımız o görüşmede, Alman gizli servisi ile PKK'nın ipliğini pazara çıkardı. Almanların ve teröristlerin kirli çamaşırlarını ortaya döktü...
Kısacası, bu sefer Almanların saman altından su yürütmelerine, yedikleri nanelerin üstüne perde çekmelerine ve savuşup gitmelerine izin vermedik. Maskelerini düşürüp "mal meydanda" dedik...
Böyle böyle Almanya, PKK'ya yönelik birtakım politikalarını değiştirdi. (Hepsini demedik!)
Somut örnek mi istiyorsun Banu?
Al işte sana birkaç somut örnek: Salih Müslim'in iadesini talep ettik. Heriflerin totişleri üç buçuk attı... Ama hemen reddetmediler, sağolsunlar.
Talebi hukuk devleti ilkeleri gereğince değerlendireceklerini belirttiler, eksik olmasınlar...
Ayrıca son dönemde Berlin ve Stuttgart'ta gerçekleşen PKK'lılara yönelik ev baskınları ve gözaltılar da o toplantının meyveleridir. (Benzer baskınları Almanya'daki FETÖ'cüler için de bekliyoruz, eyy Almanya!)
Bu gidişattan PKK'lılara yönelik yasakların arttırılması gerekiyordu. Nitekim öyle de oldu...
Paris'te zımbalanarak gebertilen üç kadın teröristin fotoğraflarının olduğu bayraklar Hannover Emniyet Müdürlüğü tarafından yasaklandı...
Elbette ki, bunu duyan PKK'lılar ve yardakçıları kudurdular... Taş taş üstünde bırakmadılar...
Eee, ne demişler?
Kış kışlığını, kuş kuşluğunu, puşt da puştluğunu yapacak...
Bizim dayatmalarımızla, Alman polisi geçen hafta, PKK sempatizanlarına ait olan "Mezopotamya Yayınevi" ve "Mir Multimedia"ya baskın yaptı... İki gün boyunca her yeri alt üst etti... Tonlarca kitaba, CD ve müzik aparatlarına el koydu...
Anlayacağınız Alman polisi bu şerefsizlere çok feci geçirdi...
Öte yandan,"Zeytin Dalı Harekatı"nda birtakım Alman silahlarının kullanılmasına bu anarşistler çok kızıyorlar.
Bunlar, "Almanya Türkiye'ye artık silah satmasın" diye ağlayıp duruyorlar.
Bunlar, "Türkiye, sizin sattığınız silahlarla Afrin'de sivilleri öldürüyor" diye Alman kamuoyuna yönelik kara propagandalar yürütüp duruyorlar...
Yazık değil mi bu deyyuslara(!)...
Gel gör ki, Almanya ile savaş sanayisindeki stratejik ortaklığımız ve savaş ekipmanlarıyla ilgili alış verişimiz hız kesmeden devam ediyor...
Diğer yandan, Almanya, Afrin'e yönelik operasyonumuzla ilgili bugüne kadar PKK ve YPG'nin arzu ettiği biçimde bir açıklama yapmadı.
Hatta bizimle daha da sıkı fıkı oldu... PKK'ya yönelik baskıları arttırıp hayatı onlara dar etti...
Görüldüğü üzere, Erdoğan, Alman gizli servisinin PKK'yla ilgili çeyrek yüz yıllık hesaplarını başlarına geçirdi...
***
Yakın bir gelecekte Almanların zimamı (yuları) bizim elimizde olacak!
Neden?
Almanlara karşı makûs mukadderatımız tersine dönüyor da ondan.
Koskoca Osmanlı'yı gözüne kestiren ve batıran emperyalist, militarist ve faşist Almanya'dır. Akabinde kafasına sıkarak intihar eden de Almanya'dır.
Almanya benzer bir haltı İkinci Dünya Savaşı'nda da yemek istedi... (Ama o zaman bizi dünya savaşına bulaştıramadı. Gerçi istesek de bulaşamazdık. Çünkü CHP bizi bitkisel hayatta sokmuştu. Oksijen çadırında yaşatıyordu. Başımızda da İsmet bulunuyordu. Hani şu Stalin'den çok korkan diktatör...)
Almanya dirildi, Avrupa'nın en zengini ve AB'nin de patronu oldu... Şimdi şimdi biz de Reis'le dirilmeye çalışıyoruz...