Soner Yalçın diye bir adam var piyasada.
Önünde Odatv, arkasında Sözcü gazetesi yazıyor.
Bu adamın yazılarına baktığımızda her türlü yalanı, her türlü karalamayı "mübah" saydığını çok net görüyoruz.
Görüşlerinin değeri "kıraathane geyiği" kadar bir öneme sahip olsa da hatta kaleme aldığı yazıya cevap vermek bile son derece abes bir iş olsa da bataklığın içine balıklama atlayan bazı okurlar için gerekli galiba...
Geçenlerde CHP milletvekili Sezgin Tanrıkulu'nun Said Nursi hakkında ''Birçok aktör var, alim var. Doğru zamanda doğru şeyler söylemiş birçok alim var. Bunların birikimlerinden yapıcı bir biçimde yararlanmak lazım. Yol gösterici olması bakımından bu önemli bir husus." demesini çok fena içerlemiş olacak ki aslı astarı olmayan, tamamen hayal ürünü olabilecek sakil bir senaryoyu kaleme almış.
Gelin, Soner Yalçın'ın iftiralarla dolu yazısına bir göz atalım;
Senaristimiz ''Hangi yıl doğduğu kesin değil'' diyerek daha yazının başında film çevirme niyetinde olduğunu belli etmiş.
Devamında ''Arkadaşı Molla Muhammet'i bıçaklayarak kaçtığını'' söyleyerek on parmağında on kara olduğunu çok net göstermiş. Onun bu iftirasına ''Atma Recep din kardeşiyiz'' denir herhalde...
Tarihte böyle bir şey kesinlikle olmamıştır. Müddei iddiasını ispatlamak zorundadır. Lafla peynir gemisi yürümüyor. Bu konuda elinde bir şey varsa açıkla! Yoksa tarihe müfteri olarak geçeceksin!
Yine Tahir Paşa ile görüştüğü yıllarda ''İran'a geçip silahlanmaya başlamış'' demiş. Yahu nerenden uyduruyorsun bu yalanları. Kanıtsız ve belgesiz bol keseden atarak gazetecilik yapılmaz. Varsa belgen açıkla! Yoksa yalanlarınla tarihe mal olacaksın.
Sonrasında ''sıkı bir İttihatçı olduğu'' masalını zırvalamış. Bir kere Bediüzzaman İslam bilgesidir. Yaşamı ve çizgisi tarihe mal olmuş bir şahsiyettir. İttihat ve terakki mensuplarının çoğu ya masondur ya da Siyonist'tir. Saçmalamanın da bir sınırı olur yahu!
Akabinde kanlı ''Ermeni tehcirinde neler yaptığının yazılmasını istemediği'' partalını sıkmış. Her şeyden önce Said Nursi'nin hayatında gizli kalmış tek bir kare yoktur. Birinci Dünya savaşında Osmanlı ordusuna talebeleriyle katılmış ve Kafkas cephesinde alay komutanlığı yapmıştır... Aksakaldan yok sakala gelmiş adamsın. Bu yaştan sonra bir de sana tarih mi öğreteceğiz yahu!
Daha sonra ''Rusya'daki esir kampından firar etmesine; yalan'' diyerek rol kesmeyi sürdürmüş. Tarihin belgelerle kanıtladığı bir hakikate hangi cüretle çamur sıçratmaya çalışıyorsun. Doğrusu tam da burada okkalı bir kalayı hak ediyorsun ya hadi neyse bayramlık ağzımızı açmayalım.
''Yaşamı boyunca devlet otoritesi karşısında her daim kaypak bir taktik yürüttüğü'' yalanıyla şecaat arz etmek isterken sirkatini söylemiş.
Devamında da''her devrin adamı'' diyerek başka bir kıtır atmış...
Bir kere Said Nursi her devrin adamı olsa idi CHP, 30 sene boyunca onu hapislere atıp köşe bucak sürgün hayatı yaşatır mıydı? Öldürmek için zehirlemeye kalkar mıydı? Söylemlerin tam bir çelişkiler yumağı, pes doğrusu!
''İsmet İnönü'yü insaflı CHP'liler"den saydığı için ona yaklaşmak istediği'' palavrasını sıkmış. Bu iftiraya ''oha mı'' demeliyim yoksa ''çüş mü'' bilemedim doğrusu.
Haa bir de ''II. Dünya Savaşı'nda Hitler'i desteklediği ve hatta ona dua ettiği'' yalanını bir tarafından uydurmuş.
Her şeyden bir çok İslam aliminin Mısır'a kaçtığı bir dönemde o Türkiye sevdasından dolayı ülkemizde kalmıştır.
Her zaman Türkiye'nin geleceğinin aydınlık olması ve tam bağımsızlığı için dua etmiştir.
Kaldı ki sıradan bir Müslüman bile kafire dua edilmeyeceğini, kafirin yanında durulmayacağını ve kafire, koşullar ne olursa olsun arka çıkılmayacağını bilir. Hal böyle iken nasıl oluyor da Bediüzzaman gibi bir allamenin dinen caiz olmayan böyle bir şeyi yapmaya kalktığını iddia edebiliyorsun?
Doğrusu iğrenç yalanlarınla ve iftiralarınla mide bulandırıyorsun...
''Vatikan'la ilişki içinde olduğu''na dair söylemi ise ne kadar desteksiz attığının iyi bir kanıtı olmuş doğrusu.
Doğru, Vatikan'a Kuran'ın Allah'ın kelamı olduğunu ve Hz. Muhammed'in Allah'ın resulü olduğunu ispatlayan Zülfikar adlı eserini tebliğ amaçlı olarak göndermiştir. Ama hepsi budur yani.
Tamam Said Nursi'yi sevmeyebilirsin hatta ondan nefret bile edebilirsin bunu anlarım. Senin tıynetin ve karakterin budur der geçer giderim.
Ama hakkında yalan yanlış şeyler yazamazsın. İftira atamazsın. Hakaret edemezsin. Gerçekleri çarpıtamazsın. Küçümseyemezsin. Çamur at izi kalsın ayağıyla algı operasyonlarına imza atamazsın. EvelAllah Said Nursi'yi sana yedirmeyiz bunu bilesin!
Söylesene, Said Nursi'nin hayatında hiç mi olumlu bir şey olmamış. Bu memlekete hiç mi faydası dokunmamış. Nasıl böyle bir iftira kampanyasına önayak olmaya yeltenirsin anlamak mümkün değil.
Her şeyden önce Said Nursi büyük bir İslam allamesidir.
Medreselerde okutulan, çok kapsamlı ve derin manalar içeren 90 cilt kitabı ezberlemiştir.
İstanbul'da Osmanlı alimlerine ''Burada her soruya cevap vardır fakat kimseye soru sorulmaz" diyerek gelen herkesi ilmine hayran bırakmıştır. Bu iddiasında kimse bileğini bükememiştir.
Eşsiz bir belleğe sahip olduğu için ''zamanın harikası'' anlamında kendisine ''Bediüzzaman'' denilmiştir.
Ayrıca Atatürk, Said Nursi'ye 300 lira maaş karşılığında din işlerinde en üstün paye olan ''Şark Vilâyetleri Umumî Vaizliği''ni teklif etmiştir. Ancak Said Nursi bu teklifi kabul etmemiştir...
Şimdi Said Nursi senin atıp tuttuğun gibi biri olsaydı Atatürk bu teklifi Ona yapar mıydı?
Hayatı boyunca, fen ilimleriyle din ilimlerinin beraber okutulduğu bir Üniversiteyi Van'da açmaya çalışmıştır. Bu özelliği bile onun ne kadar çağdaş ve ilerici bir İslam bilgesi olduğunu sanırım çok net göstermektedir.
Avrupa'ya karşı kapıları bazı alimler gibi tamamen kapatmamıştır. Bilakis Avrupa'yı ikiye ayırmıştır. Avrupa'dan gelecek bilimsel ve teknolojik gelişmelere her daim yeşil ışık yakmıştır. Ancak Avrupa'nın ahlakına ve kültürüne de her zaman karşı çıkmıştır.
Kaleme aldığı kitaplar dile kolay tam 65 dile tercüme edilmiştir.
Eserleri dünyada en çok okunan ikinci kitaptır. (Birincisi tabii ki Kuran'dır.)
Ayrıca birçok kitabı dünyada Ezher gibi onlarca üniversitede ders kitabı olarak okutulmaktadır. Kitapları hakkında onlarca ülkede yüzlerce master ve doktora tezi yazılmıştır ve yazılmaya devam etmektedir.
Tüm dünyada özellikle Avrupa'da Müslüman olanların en az yarısına yazdığı Risale-i Nur eserleri ile vesile olmuştur ve olmaya devam etmektedir.
Eserlerinde tüm insanlığı ve özellikle de İslam alemini kucakladığı için kitapları yetkili mercilerin onayından geçerek hem Şii olan İran'da hem de Vehhabi olan Suudi Arabistan'da serbestçe okutulmakta ve okunmaktadır.
Diyanet İşleri, kitaplarını basarak eserlerine her anlamda sahip çıkmıştır. Keza Cumhurbaşkanımız her daim hem kendisine hem de eserlerine sahip çıkmıştır.
Eğer Said Nursi senin bahsettiğin gibi zararlı ve negatif biri olsaydı Diyanet ve CB Erdoğan bu şekilde ona sahip çıkabilir miydi?
Öte yandan Said Nursi her zaman müspet hareketten, kardeşlikten ve barıştan yana olmuştur.
Yaşamı boyunca ülkemizde iç savaş çıkmaması, kardeşin kardeşe kırdırılmaması için elinden gelen her şeyi yapmıştır.
Asla Takiyye yapmamıştır. Her zaman takvayı esas almıştır.
Kesinlikle bölücülük yapmamıştır. Yaşamı boyunca devlete karşı kalkışma içerisine girenleri eylemlerinden vazgeçirmeye çalışmıştır.
Her zaman en kötü devletin anarşi ve terörden daha iyi olduğu fikrini müdafaa etmiştir.
İsyan etme arzusunda olan Kürtleri Bin yıldır İslam'ın bayraktarlığını yapan Türklere itaat etmeye davet etmiştir.
Özcesi; her daim İslam kardeşliğini savunmuştur.
Doğrusu CHP kendisine çok zulmetmiştir. Beraat ettiği davalarla ilgili kesin hüküm (Kazıyye i muhkeme) olmasına rağmen tarafları ve konuları aynı olan 1000'in üzerinde dava açılmıştır ve her davadan da alnının akıyla beraat ederek çıkmıştır.
CHP hükümeti tarafından onlarca defa hapishanelerde zehirlenmiştir.
Hatta kış aylarına denk gelen bir mevsimde soğuktan vefat etsin diye yattığı zindanın camları kırılmıştır...
Gene yattığı hapishanenin kanalizasyon boruları patlatılarak koku ve pis ortam sağlama yoluyla taciz etmeye kalkılmıştır...
Doğrusu Said Nursi CHP yüzünden yaşamının yaklaşık 30 yılını hapishanelerde ve sürgünlerde geçirmek zorunda kalmıştır.
En önemlisi de kendisine yapılan zulümlere ve haksızlıklara karşı hiç kimseye beddua etmemiştir. Bilakis herkese hakkını helal etmiştir.
Söylesene Soner Yalçın ne var bu yalanların ve iftiraların gerisinde?
Baştan sona sallayarak uydurduğun bu çirkinliklerle kimlerin övgülerine mazhar olmak istiyorsun?
Böyle bir yazıyla hem gazetecilik mesleğini hem de kendini bu kadar aşağı düşürmeye utanmıyor musun?