Almanya burkayı (peçeyi) güvenlik önlemini bahane ederek yasaklamak istiyor. Hatırlasanız burkayı kamu alanlarında takmayı Avrupa'da ilk Fransa yasaklamıştı. Ardından da diğer Avrupa ülkeleri Fransa'yı takip etmişti. İsterseniz Avrupa'da 'bu yasağı ihlal edenlere kesilen cezalara' şöyle bir göz atalım ;
-Fransa'da150 Euro.
-Belçika'da 150 Euro.
-Hollanda'da 400 Euro.
-İsviçre'de 10 bin Frank.
İşin aslı Almanya da şu günlerde burka yasağını resmileştirmek istiyor.
Merkel'e göre burka takmak 'uyumu' engelliyor, yasaklanmalı.
Diğer yandan bir kısım Alman politikacılar burkanın 'ülke genelinde' yasaklanmasını isterken bir kısmı da sadece okul, hastane ve devlet daireleri gibi 'kamusal alanlarda' yasaklanması gerektiğini seslendiriyor.
Aslında burkayı ülke genelinde hepten yasaklamak Alman Anayasa'sının inanç özgürlüğü ile ilgili maddelerine tamamen aykırı.
Almanya gibi her türlü özgürlüğe saygı duyan bir ülkede insanların düşünce ve fikir özgürlüğüne, dinsel ve kültürel sembollerine, kılık kıyafet tercihlerine yasak getirme olgusu gerçekten çok tuhaf bir durum.
Daha geçenlerde Almanya'da okula burka ile devam etmek isteyen bir öğrenci okul idaresinin aldığı kararla okula alınmadı...
Yeri gelmişken burka konusunda laik kesimin olaya önyargılı baktığını söyleyebiliriz. Şöyle ki, onlara göre 'hiçbir kadın özgür iradesiyle burka takmaz, takamaz.' Burka ancak erkeğin baskısıyla takılabilir. Yani burka takılmasında erkeğin tahakkümü söz konusudur.
Peki gerçekten durum böyle midir ?
Burka takan kadınlarla ilgili yapılan araştırma sonuçlarına baktığımızda olayın böyle olmadığını görüyoruz. Tamam bazı erkekler kadınlara burka konusunda baskı yapmış olabilir. Ancak burka takanların hepsi erkeklerin baskısı neticesinde takıyor düşüncesi gerçeği yansıtmamaktadır. Bu konuda genelleme yapılamaz. Belki Müslüman ülkelerde burka meselesi erkeğin baskısı ile yapıldığı akla mantıklı gelebilir. Lakin Avrupa'da böyle bir şeyin tamamen baskı sonucu yapıldığını kabul etmek çok saçma. Burka gibi nefsin hoşuna gitmeyen bir şeyi sırf erkek istedi diye hangi kadın Avrupa'da, Almanya'da takar !!!
Nerede olursa olsun burka yasağı, Avrupa İnsan Hakları Sözleşmesi'nin ve demokratik ülkelerdeki anayasaların verdiği din ve inanç özgürlüğünün çiğnenmesi anlamına gelir.Böyle bir yasakla kadın toplumdan tamamen izole edilmiş olur.Burka yasağı kadın özgürlükleri çerçevesinde değerlendirilemez.Kadınların özgürlüğünü savunacağız diye özgür iradesiyle burka takmak isteyen kadınların hakları ellerinden alınamaz.Asıl burka takmayı yasaklamak kadın özgürlüğüne terstir.
Madem ki Avrupa'da çıplaklar plajı var. Çıplak gezmek isteyen kadınlara devlet müdahele etmiyor. Onlara para cezası kesmiyor. Bunun gibi burka takmak isteyen kadınlara da karışılmamalı !
Eğer terör konusunda bir kuşku varsa polis gerekli araştırmayı yapmalı, kuşku ortadan kalkınca da bireylerin yaşam aktivitelerine karışmamalıdır.
Öte yandan başörtüsü konusunda Kuran'da ayet olmasına rağmen burka ile ilgili bir ayet yok. Bu tamamen bir tercih meselesi. Gerçi İslam Fıkhı'nda fitne çıkmasından korkma durumunda kadınların yüzlerini örteceklerine dair doktrin de görüşlerde yok değil hani...
Diğer tarafta da, Fransa'da kadınların denize haşemayla (tesettür mayosu ile) girme yasağı var.Öyle ki Polis kumsalda fellik fellik haşemalı kadın arıyor.Bulunca da sahilde,plajda herkesin gözü önünde haşemasını çıkarmasını istiyor.Çıkarmazsa da çok ciddi tehditler savurarak plajdan uzaklaştırıyor.
Hatta kadın haklarına gerçekten saygı duyan bazı Fransız kadınlar bu durumu o kadar içerlemişler ki,Müslüman kadınlara destek vermek için Müslüman olmadıkları halde haşema giyip denize girmişler. Fransız polisleri de ne yapacaklarını şaşırmış...
Doğrusu Avrupa Medeniyeti, kadını bir meta (eşya) gibi veya kullanıldıktan sonra atılan bir mendil gibi görmeye o kadar çok alışmış ki bu huyundan bir türlü vazgeçemiyor. Kadını kendi hevesi ve şehveti için soyarken, reklamlara, filmlere reyting malzemesi yaparken o denli basite indirgemiş ki kadınların kendi istek ve iradeleri ile burka takabileceğini aklına dahi getiremiyor. Haşema giyenden rahatsız oluyor. Belki de kendi kadınları arasında da kadının yaratılışına en uygun kıyafet olan tesettürün yayılacağından ve Avrupa'nın İslam'a sempati duyacağından endişe ediyor.Bu nedenle de yine yüzyıllardır çiğnediği sakızı çiğneyip insan hakları ve kadın hakları diyerek haşema ve burkayı yasaklayıp kadının istediğini giymesine izin vermiyor.
Avrupa'nın bu yaptığına "Bu ne perhiz bu ne lahana turşusu" denir. Hem kadınlar için özgülükten, kadınların erkek hegemonyasından kurtulması gerektiğinden dem vuracaksın. Kadına "kır zincirlerini" diyeceksin. Hem de erkek egemen kanun koyucu güruh tarafından konulan yasakla burkayı ve haşemayı yasaklamaya çalışacaksın !
Yani kadına zinciri sen vuracaksın. Hem insan hakları diyeceksin, hem insanların kendi özgür seçimleriyle giyindikleri kıyafetlere karşı çıkacaksın!
Gerçi çok şaşırmamak lazım.İnsan haklarından dem vuran ama Cezayir'de sebepsiz yere yüz binlerce Müslümanı katleden Fransa'dan, kendi Nazi geçmişine bakmadan sözde Ermeni soykırımı sebebiyle bize hesap soran Almanya'dan bahsediyoruz. Yani aslında bunlar bize en çok neyi yapmayın diyorlarsa en çok onu yapıyorlar demektir.
Neyse bu hamur çok su götürür...
Son tahlilde, ahlak ve edebe aykırı olmamak koşuluyla bırakalım da kadınlar istedikleri gibi giyinsinler.Tesettürü seçtiklerinde illaki "Yazık bunu kim böyle kapattırmış" demek aslında kadına hakarettir, bilelim. Herkesin kendi özgür iradesi var. Çok çok istisnai durumlar da kaideyi bozmaz.