Kut'ül Amare Zaferi'nin 100. yılının kutlandığı törende Erdoğan, "Kut'ül Amare bu milletin Avrupa ülkeleri tarafından hasta adam olarak ilan edildiği kritik bir dönemde kazandığı abidevî bir zaferdir'' sözleriyle milletimize unutturulan bu zaferi yeniden hatırlattı.
Meğer biz bu zaferi 1916 yılından 1952 yılına kadar kutluyormuşuz da haberimiz yokmuş...
Ne yazık ki, devletin o dönemki başları, bu zaferi yeni kuşaklara unutturmak için kutlamayı 1952 yılında terk etmişler.
Terk etme nedenleri şunlar olsa gerek:
-Yeni kuşaklara Osmanlı ruhunu aşılama riskini ortadan kaldırma düşüncesi,
-Zaferin ismi arapça olduğu için arapça diline ait ne varsa hasır altı etme isteği,
-Osmanlı ordusunun kahramanlığını arka plana atma isteği,
-Osmanlı'dan kalan her şeye redd-i miras yapma arzusu,
-Emperyal bir güç olan İngilizlerin isteklerinin bizde emir olarak düşünülmesi,
-Bu zaferin Mustafa Kemal ile bir ilgisinin olmaması.
Nedeni ne olursa olsun en az Çanakkale zaferi kadar önemli olan bu zaferi yeniden gündemimize getirdiği ve bizlere hatırlattığı için Erdoğan'a teşekkür etmeliyiz.
Muhalif basının karın ağrısı
Böylesine büyük bir zaferi karalamak için özellikle Sözcü ve Cumhuriyet yazarları, zaferin kahraman komutanı olan ve İngiliz esirlerinin salıverilmesi karşılığında teklif edilen 1 milyon paund değerinde altını göğsünü gere gere reddeden Halil Paşa'yı 'Ayyaşmış' gibi göstermeye çalışıyorlar.
Halil Paşa'yı itibarsızlaştırmaya çalışarak muhafazakar kesimin nazarında zaferin önemini yitirmesi için çabalıyorlar.
Kirli emellerine paşanın sözde manevi oğlu olan 93 yaşındaki Necdet Özgelen'i alet ettiler.
Neymiş efendim Halil Kut Paşa 'öldüğünde mezarına bir şişe rakı dökülmesini vasiyet etmişmiş.'
Böyle bir şey vasiyet ettiğine dair ne bir yazılı delil var ne de ikinci bir tanık... Hiç bir şey yok !
Ayrıca aramızdan ayrılmış bir komutanın ardından bu şekilde konuşmak İngilizler ve İngiliz seviciler dışında kimin işine yarıyor acaba ?
Günümüzde 93 yaşında olan bir insan akıl sağlığı yerinde olduğuna dair rapor olmadan evini veya arabasını dahi satamazken nasıl oluyor da sözleri kesin doğruymuş gibi kabul edilerek bu sözler üzerinden zafere gölge düşürülmeye çalışılıyor.
Hal böyleyken hukuken geçerliliği olmayan Halil Paşa'nın sözde vasiyetini gazetelerinizde çarşaf çarşaf manşetlerinize ve sütunlarınıza nasıl taşıyabiliyorsunuz !
Maksat algı operasyonuyla bu milletin destanı sulandırılsın ve zaferine gölge düşsün. Öyle mi ?
Tam bir İngiliz oyunu !
Uğradıkları hezimeti unutturmak ve itibarsızlaştırmak için ordu komutanına belaltı vurmaya çalışıyorlar.
Çünkü onların mantığına göre zafer komutana aittir. Hezimet ise orduya...
Eğer komutan gözden düşürülebilirse zafer de kendiliğinden gözden düşecektir.
'Zaferler orduya yenilgiler ise komutana aittir.'
Bediüzzaman Said Nursi Şualar adlı eserinde bu durumu şöyle açıklamıştır: ''Kahraman ordunun zaferi ve şerefi ona (komutana) verilmez, yalnız onun bir hissesi olabilir. Nasıl ki ordunun ganîmeti, malları, erzakları bir kumandana verilse zulümdür, dehşetli bir haksızlıktır...iyilikler orduya tevzi edilir ve ....kusurlar başa verilir. Çünki bir şeyin vücudu (var olması), bütün şeraitin (koşulların) ...vücudu (var olması) ile olur ki; kumandan yalnız bir şarttır...''
Aynı durum futbol maçalarında da söz konusudur:
Galibiyet durumunda takım çalışması esas alınarak emeği geçen tüm futbolculara pirim dağıtılıyor. Yenilgi durumunda veya şampiyon olamama durumunda fatura antrenöre kesiliyor, hesap ondan soruluyor... Kimse tüm başarıyı antrenöre vermiyor ona da sadece hak ettiği hisse veriliyor vesselam.
Velev ki Halil Paşa sizin anlattığınız gibi böyle bir şey söylemiş de olsa bu zafere gölge düşüren bir neden olamaz.
Çünkü o savaşta Halil Paşa muzaffer olunmasında etkin olan faktörlerden biri olduğu için ancak bir hisse onun olabilir. Yüzde doksan dokuz hisse şanlı Osmanlı ordusuna aittir.
Kaldı ki, canlarını,mallarını,evlatlarını,hayatlarını,rahatlarını, her şeylerini; bu vatanın düşmanın istilasından kurtulması için,imanların korunması, İslamiyet'in abad olması için harcayan ve feda eden kahraman Osmanlı ordusunun bu muhteşem zaferi bir komutanın şahsiyetine bağlanamaz.Ona bağlanıp böyle bir zafer yokmuş gibi davranılamaz.