Birleşmiş Milletler 73. Genel Kurul toplantısında liderlerin konuşmalarını dinledi dünya. Her ülke kendi devlet başkanının ne mesaj vereceğine odaklanmış bir şekilde sıranın kendilerine gelmesini bekliyordu. Elbette bazı liderlerin konuşmaları diğerlerine nazaran daha çok küresel değer ifade ediyor ve daha çok izleyici çekiyor. Eskiden sadece ABD Başkanı ve birkaç AB ülkesi liderinin konuşmaları bir de Libya lideri Kaddafi gibi sansasyonel isimlerin konuşmaları ilgiyle takip edilirdi. En çok merak edilen ve söyleyeceklerinin sonucu en çok önemsenen liderler arasına son birkaç yıldır çok açık bir şekilde Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan da girmiş bulunuyor. Bunun birçok nedeni var elbette. Türkiye'nin kendi özgül ağırlığının artmasından Cumhurbaşkanı Erdoğan'ın lafı eğip bükmeden direk mesaj verme özelliğine, BM yapısını en rasyonel biçimde eleştiren devlet lideri olmasından dünyadaki en fazla mülteciyi barındıran ülkenin Türkiye olmasına kadar birçok neden sayabilirsiniz. Bunların yanı sıra Türkiye ile ABD arasında son zamanlarda yaşanan kriz de Cumhurbaşkanı Erdoğan'ın konuşmasına yönelik dikkati artırdı.
Önce Trump konuşma yaptı. Konuşmanın ana başlıklarını dünden bu yana konuşuyoruz. İran konusu önemliydi elbette. Her cümleye kendini överek ve ABD'lilerin yüksek menfaatlerinin her şeyden üstün olduğunu belirterek başlayan Trump'ın, ticaret savaşları ile ilgili söyledikleri de klasikti. Bunun yanında benim önemsediğim konu başlıkları şöyle;
Küresel kurumlar ve yapılar Trump için sadece bir ayak bağı ve yük olarak görülüyor. Bunu dün çok net bir şekilde ifade etti. Konuşma yaptığı BM'den başlayarak, Uluslararası Ceza Mahkemesi'nden ve BM İnsan Hakları Konseyi'nden çıkacaklarını söyledi. Bu kurumların ABD olmadan bir meşruiyetlerinin kalmayacağını da dürüstçe söyledi Trump. Bununla birlikte küreselleşmeyi reddediyoruz diyerek hem küresel kurumlar hem de küresel ticaretin tüm ayaklarına karşı bugüne kadarki konumunu daha da güçlendirdi. ABD'nin küreselleşmeyi ve küresel kurumları reddeden bir Başkanı'nın olması gerçekten önemli. ABD'nin alameti farikası küreselleşme ve küresel yapılardaki ağırlığının olması aslında. NATO, BM, UCM ve diğer küresel yapılara karşı varoluşsal eleştiriler yapması ABD'nin yeni süreçteki konumunu da etkileyecektir kuşkusuz.
Cumhurbaşkanı Erdoğan'ın konuşması bu minvalde önemliydi.
Öncelikle iki liderin konuşmalarının ard arda gelmesi çok iyi oldu. Zira Trump'ın yıkıcı, ABD dışındaki dünyayı yok sayan, diğer ülkelere düşmanca saldıran, kibir dolu konuşmasından sonra Cumhurbaşkanı Erdoğan'ın tüm dünyanın sorunlarına karşı yapıcı yaklaşımı, barışsever tutumu, kapsayıcı, kucaklayıcı konuşmasından ötürü Türkiye ile ABD liderleri arasındaki farkı tüm dünya görmüş oldu.
Cumhurbaşkanı Erdoğan'ın konuşmasındaki en önemli konu başlığı Trump'ın toptan yok saydığı, varlığını tartışmaya açtığı BM, UCM gibi küresel yapılara sahip çıkması oldu. İşte bu durum incelenmeye değer açıkçası. Zira Cumhurbaşkanı Erdoğan, BM gibi yapıların işlevlerinde sorun olduğunu, bugüne kadarki pratiklerinde başarılı olmadığını ancak böyle bir yapının muhakkak olması gerektiğini, bunun için de reformun kaçınılmaz olduğunun altını çizdi.
Sosyal adalet, eşitlik, küresel barış, insan hakları ve diğer tüm benzeri alanlarda BM gibi küresel bir yapının varlığının hayati önemde olduğunu çok iyi açıkladı Erdoğan. Ancak BM'nin mevcut yapısı ile bu konumundan çok uzak olduğunu da hatırlattı. Bunun için çözümün BM Güvenlik Konseyi'ndeki adaletsiz yapının değişmesiyle işe başlanabileceğini vurguladı. "Etkili küresel yönetim sistemi kurmalıyız" derken yeni bir dünya gündemi ortaya koydu.
ABD'nin reddettiği ve Türkiye'nin bunun aksine sahip çıktığı BM gibi küresel kurumların gelecekte daha etkili olması sürecine Türkiye liderlik yapabilir. Bölgesel barışa katkısı, mültecilere yaklaşımı ve NATO gibi diğer küresel kurumlardaki yükümlülüklerini sonuna kadar yerine getiren Türkiye'nin bu ahlaki ve teknik üstünlüğe sahip olduğunu görmemiz gerekiyor. Dolayısıyla BM'den başlayarak diğer tüm küresel yapıların insan merkezli, eşitlikçi, adil ve verimli bir şekilde yeniden işlevsel hale gelmesi için Türkiye'nin üzerine önemli bir fırsat çıkıyor ve sorumluluk düşüyor. Cumhurbaşkanı Erdoğan gibi sadece kendi ülkesinde değil, dünyanın birçok ülkesinde önemli bir karizmaya ve güvenilirliğe sahip bir liderin bu süreçte oynayacağı olumlu rolü tüm dünyaya iyi anlatmalıyız. Türkiye sadece Türkiye'den ibaret değil derken tam da bundan bahsediyor Cumhurbaşkanı Erdoğan.