The Economist muhabiri soruyor. "İki ülke arasındaki savaş, doğrudan savaş olabilir mi?"
Ocak 2016'ta yaklaşık beş saat süren röportajın bu sorusuna veliaht prens Muhammed bin Selman şu cevabı veriyor. "Bu, hiç öngörmediğimiz bir şeydir ve bunu kim dayatıyorsa aklı başında değil demektir. Suudi Arabistan ile İran arasındaki bir savaş bölgedeki büyük bir felâketin başlangıcıdır ve dünyanın geri kalanında çok güçlü bir şekilde yansıyacaktır. Şüphesiz ki böyle bir şeye izin vermeyiz."
Ancak MbSelman'ın fikirleri daha sonra her nasılsa değişiyor. Birinci veliaht prens olmadan hemen önce katıldığı televizyon programında Muhammed bin Selman şu minvalde bir konuşma yapmıştı. İran rejiminin ülkesinin topraklarında gözü olduğunu söylemiş ve bununla birlikte savaşı İran topraklarına taşıma tehdidinde bulunmuştu. Haziran'da birinci veliaht prens seçilmeden hemen önce bu açıklamayı yapması elbette bir yere not edilmesi gerekiyor.
Yine Haziran 2016'da Middle East Eye adlı haber sitesinde ilginç bir haber yaşananları ve yaşanacakları bize fısıldıyordu aslında. Rori Donaghy imzasıyla yayınlanan haberde Abu Dabi veliaht prensi Muhammed bin Zayed'in, Suudi Arabistan veliaht prensi Muhammed bin Salman'a (MBS) ABD yönetiminin desteğini arkasına almak ve Suudi Arabistan'ın başına geçmek için iki önemli yol izlemesi gerektiğini aktarıyordu. Bu yollardan ilki Vehhabilik rejimine son vermesi, ikincisi de İsrail ile sağlam ve açık ilişkiler kurmaya hazır olduğuna Trump'ı ikna etmesiydi. MbSelman birinci veliaht prensi olana kadar bu denilenleri harfiyen uyguladı. Ilımlı İslam açıklamaları, bazı alimlerin tutuklanması, kadın bir robota Suudi vatandaşlığı verilmesi ve sonrasında Beyaz Saray'da ağırlanması.
Tüm bu yaşananların bir yanında elbette Kudüs konusu da vardı. Trump'ın özel danışmanı ve damadı Kushner aracılığıyla Kudüs ile ilgili de bir süreç yürüdü. Dolayısıyla Kudüs'ün başkent ilan edilmesine sözde bir kaç cılız tepki gösterdi S.Arabistan. Cumhurbaşkanı Erdoğan'ın İstanbul'daki davetine bile icabet etmedi liderleri.
ABD'nin Suudi Arabistan'dan beklediği bir başka şey de İran stratejisini yeniden belirlemesiydi. Obama döneminde gelişen ilişkileri yerle bir edeceğini seçim vaatleri içinde bile dillendiren Trump'ın, MbSelman'dan bir başka beklentisi de İran konusunda sertleşmesiydi. O yüzden Ocak 2016'da Suudi-İran savaşını aklı başında kimse isteyemez diyen MbSelman, yeni yılda şahin konuşmalar yapmaya başladı.
Trump yönetimi Müslüman coğrafyayı Suudi Arabistan eliyle dizayn etmeye çalışıyor. Yaşanan tüm gelişen ilişkileri de çatışmaları da Riyad üzerinden yürütüyor. Bunu da iki ana aks üzerinden yürütüyor. İsrail'in güvenliği, Kudüs'ün statüsü ve Filistin'in geleceği ile İran'a karşı daha sert ve çatışma içeren bir strateji. Bu iki konuda MbSelman'ın şu ana kadar yaptıkları ortada.
Salı günü (bugün) Husiler tarafından Riyad'a bir füze atıldığı haberleriyle karşılaştık. Balistik füzenin hedefinde, El Yamamah Sarayı'nda toplantı halindeki Suudi liderler olduğu ilan edildi. Suudi Arabistan, füzenin yere düşmeden imha edildiğini açıkladı.
Saldırı, Suudi Arabistan'ın Er-Riyad adlı gazetesinin internet sitesinde "Caydırıcı Güç" adıyla üç boyutlu bir video yayınlanmasının ardından gerçekleşti. Bir bilgisayar oyunu kalitesiyle hazırlanmış videoda İran hücumbotlarının Suudi Arabistan'a ait yardım yüklü bir gemiye saldırdığı görülüyor.
Sonrasında Suudi Arabistan ordusu öncelikle söz konusu hücumbotların saldırısını püskürtüyor ve Tahran'ı ele geçiriyor. Tahran'daki Azadi Meydanı'nı dolduran İranlıların MbSelman posterleri ile sevinç çığlıkları attıkları görülüyor.
Bu videodan bir gün sonra bu kez İran benzeri bir video yayınlıyor. Suudi Arabistan şehirlerine füzelerle saldırıyor.
Peki bu videolardaki amaç nedir? Suudi Arabistan bu videoyu yayınlayarak İran'ı kışkırtıp Riyad'a bugünkü gibi bir saldırı mı yaptırmak istedi? Yoksa kışkırtmanın dışında bugün misilleme olarak Yemen'e saldırı gerçekleştirme planları için biz zemin miydi?
Sonucu itibariyle bizi ilgilendiren bir şey daha var. O da Suudi Arabistan, Kudüs konusunda itibar zedelenmesini İran ile bir gerilim ile birlikte gidermek de istiyor olabilir. Kutsal toprakları İran'a ve diğer ülkelere karşı savunan Suudi Arabistan, Müslüman sokağında kaybettiği meşruiyetini mi geri kazanacak? Bekleyip görelim.