Hatay - Reyhanlı'da yaşanan katliam, o vakte kadar bu toprakların gördüğü en kanlı saldırıydı.. Türkiye'nin, devam eden iç savaş ortamında sahaya çekilmesi için yapılmış en kanlı ilk çağrıydı..
Son kitabım 'Mit Tırları İhaneti' tam da Reyhanlı Katliamı ile başlar.. Zira o kanlı saldırıyı tam manasıyla anlamadığımız taktirde, devamı kabul edebileceğimiz diğer hiç bir olayın bağlantısını kuramayız.. Çünkü Reyhanlı'da Esad var.. Çünkü Reyhanlı'da FETÖ var.. Çünkü Reyhanlı'da RedHack var.. Çünkü Reyhanlı'da bölgede çalışan istisnasız tüm istihbarat örgütleri var.. Şimdi sıkı durun.. Çünkü Reyhanlı'da CHP de var… Önemli bir kısmına belgeleriyle kitabımda yer verdiğim bu bağlantıların üzerinden geçelim biraz isterseniz..
**
8 Mayıs 2013'de Hatay polisini arayan bir kişi, El muhaberat'a bağlı faaliyetlerini sürdüren liderliğini Mihraç Ural'ın yaptığı THKP-C Acilciler terör örgütünün Türkiye'ye yönelik bombalı saldırı yapacağını ihbar etti..
**
Acilciler yoktu aslında artık..
Suriye Mukavemeti adıyla sürdürüyordu faaliyetlerini..
Zira örgüt, 12 Eylül 1980 askeri darbesi sonucu dağılmıştı..
Ama Mihraç Ural, seneler boyu Esed rejiminin önemli komutanlarından biri olmayı sürdürdü..
Suriye istihbaratına bağlı olarak aldığı talimatları yerine getirdi..
Özellikle Hatay bölgesinde Arap Alevi yoğun bölgede gücünü tahkim ederek varlığını devam ettiriyordu..
Zaman zaman aldığı ihalelerle taşeron saldırılar gerçekleştiriyordu..
2011'de başlayan Suriye'deki karışıklık, Mihraç Ural'a can suyu gibi gelmişti.. Sorulduğunda (haklı olarak) 'Acilciler'in 30 senedir hiç bir silahlı eylemi olmadığını söylüyordu.
Ama gerçek farklıydı.. Örgütün adı 'Acilciler' değildi çünkü..
"Mukaveme-i Suriye" ya da 'Suriye Mukavemeti'..
Reyhanlı'dan sadece bir kaç gün önce, 300'den fazla çocuk ve kadının öldürüldüğü
'Banyas' katliamı da Mihraç Ural'ın işiydi..
Reyhanlı'dan sadece bir kaç gün önce..
Takvimler 2 Mayıs'ı gösterdiğinde Suriye'nin sahil kenti Tartus'a bağlı Banyas'ta adeta saatler durdu..
Rejimin askerleri, bebekleri cayır cayır yakmış, annelerini doğramıştı..
300'den fazla kişi öldü o gün orada..
Esed'in Türk Celladı Mihraç Ural'ın Banyas katliamından kısa bir süre önce sosyal medyada yayınlanan bir videoya kaydettiği, "bölgenin temizlenmesi" çağrısı, katliamın ikrarı olarak okunmuştu.. Bu video yayınlandıktan bir kaç gün sonra, katliam yaşandı…
"…. Banyas, hainlerin denize açılmasını sağlayacak tek geçiş noktası. Mutlaka en kısa sürede Banyas'ın kuşatılması ve temizliğe başlanması gerekir. Biz "Suriye Mukavemeti" olarak desteğe gidiyoruz. Suriye Mukavemeti'nin misyonu kuşatma ve temizlik. Yönetim gayemiz ve siyasi bir düşüncemiz yok. Devlet var olduğu sürece yönetim var. Adli veya sivil hiçbir işe karışmıyoruz. Bu çaldı, bu öldürdü vs bizi ilgilendirmiyor. Suriye Mukavemeti'nin misyonu tahrir (kurtarma) ve tathir (temizlik). Bu da bizim bu hafta içinde Banyas'ta vatani görevimizi yerine getirmek için sahaya inmemizi gerektiriyor. Yakın uzak herkes Suriye Mukavemeti'nin ne yaptığını görecek. Planımız daima saldırı, sonra saldırı ve sonra yine saldırı şeklindedir. Misyonumuz kurtarmak ve temizlik yapmaktır. Banyas, hainlerin denize açılabileceği tek çıkış noktası. En kısa sürede Banyas'ın kuşatılması, kurtarılması ve Banyas'ta temiz yapılması gerekiyor."
VE REYHANLI…
Tarih : 8 Mayıs 2013..
Hatay polisini arayan adam, Acilciler'in bir terör saldırısı hazırlığında olduğundan söz ediyordu..
İhbar 155 Polis İmdat telefonu yerine, Terörle Mücadele Şube Müdürlüğü'nün telefonuna doğrudan geçildi..
"… Bombalama olayı ile ilgili Temir Dükancı 9 Mayıs 2013'te tahminen 22.00- 24.00 saatleri arası, Yayladağı Sınır Kapısı'ndan giriş yapacak. Temir Dükancı'yı, Yusuf Nazik veya Nasır Eskiocak isimli şahıslar gelip alacak ve daha önceden bombalama eylemi için hazırlanan araçların olduğu yere götürecek. Daha önceden bombalama işinde kullanılmak üzere 2 adet kapalı kasa minibüs alındı, bu araçlara Harbiye'de Mehmet Gümüşlü isimli kaportacıda gizli bölmeler yapıldı. Araçlar şu an Harbiye'de ancak tam yerini bilmiyorum. 1 hafta kadar önce, 25-30 kiloluk paketler içerisinde toplam 1000 kilo kadar C-3 bomba malzemesi Samandağ Meydan Köyü yakınlarında denizyolu ile balıkçı Cengiz diye biri aracılığıyla geçirilerek Hatay Harbiye Beldesi'ne getirildi. Bu bombalar perşembe gecesi araçlara yüklenerek Nasır Eskiocak ve Yusuf Nazik önderliğinde Ankara'ya hareket edecek. Bu işler için 2 hafta kadar önce Lazkiye'de Yusuf Nazik ve Nasır Eskiocak isimli şahıslara, 4-5 milyon Suriye parası ile bomba eğitimi verildi. Lazkiye'den yüklenen bombaları bizzat gördüm. Bunu Lazkiye'de olan Acilciler lideri Mihraç Ural ve yanında kalan Hacı kod adlı biri planladı…."
İhbarın ardından sıkı bir araştırma başlatıldı.. İhbarcı haklıydı.. Bu isimler sık sık ülkeye giriş çıkış yapıyordu.. Ve söylediği gibi, Miraç Ural'la da irtibatları vardı..
Bu detay farkedildiği anda soruşturma ve teknik takip için çalışma başlatıldı.
Ekipler çalışmalarını yürütürken Mihraç Ural, 10 Mayıs 2013'te sosyal medyadan bir mesaj yayınladı.. Tehdit yüklü bu mesajı, yaklaşmakta olan katliamın da habercisiydi aslında..
"… Silah satıcıları, hastane sahipleri sizi uyarıyorum yemin olsun, sizi son kez uyarıyorum; bu alçakça ihanetinizin bedelini ağır ödeyeceksiniz, çünkü Suriye'de şehit olan her evladımızın kanında ortaklığınız var. Buradan tarihe not düşüyorum bu yaptıklarınızda inat ederseniz sizinle çok ağır bir hesaplaşmamız olacak.. Kazandığınızı sandığınız paralar çok ağır bir vebal yüklediğini yaşayarak siz ve sizinle ilgili herkes görecektir. Bu vebalin altından kalkamayacaksınız…"
Ve ihbarda adı geçen diğer isim.. Saldırının planlayıcısı olarak adı anılan, ihbarda; 'Ankara'ya gidecek bomba yüklü araçlara önderlik edecek' dediği Nasır Eskiocak'ın da yeri tespit edildi ve takibe alındı..
"… 10.05.2013 günü Nasır Eskiocak'ın 31 ALV 38 plaka sayılı aracı, ikameti yakınlarında park halinde görülmesi üzerine takibine başlanılmış, şahıs ikametinden çıkarak aracına bindiği ve Harbiye Caddesi üzerinden çevre yolu istikametine doğru hareket ettiği, Harbiye Belediye Beldesi'ne gelen şahıs, Karyer Mahallesi Ürgen Caddesi üzerinde bulunan kaportacı önünde durarak, X isimli şahısla buluştuğu ve kaportacıyı işlettiğini değerlendirdiğimiz X isimli şahısla ile yakın ilişkide olduğu, Nasır Eskiocak bir süre X1 ve X2 isimli şahıslar ile bir süre oturduktan sonra, aracına binerek hızlıca bölgeden uzaklaştığı tespit edilmiştir…."
**
Teröristler, son anda Ankara'dan vazgeçip saldırı yeri olarak Reyhanlı'yı seçti.
11 Mayıs 2013 Cumartesi günü saat 13.21'de Reyhanlı belediye binası yanında,
13.25'te de PTT'nin önünde bomba yüklü araçlar patladı.
Gelen ihbar, Acilciler terör örgütü lideri Mihraç Ural'ın açık açık tehdit etmesi ve ihbarcının ismini verdiği Nasır Eskiocak'ın yerinin tespit edilip takibe alınmasına rağmen bombalı saldırı önlenemedi..
4 dakika arayla meydana gelen bu 2 büyük patlamada 53 kişi öldü, 155 kişi yaralandı, 144 araç ile bina da hasar gördü. (yaralı iki kişinin daha hayatını kaybetmesiyle ölü sayısı daha sonra 55'e yükseldi) Bu saldırı, cumhuriyet tarihinin en kanlı saldırısı olarak geçti kayıtlara.. Zira o tarihe kadar bir terör saldırısında aynı anda ilk kez bu kadar can kaybı vermiştik.. Sonraki yıllarda DEAŞ, PKK ve DHKP-C saldırılarında daha fazla kayıplar verdiğimiz de oldu ne yazık ki..
REDHACK'İN ROLÜ
Ne olduysa Reyhanlı saldırısından sonra oldu..
Arka arkaya belgeler sızmaya başladı..
Apaçık bir muhaberat operasyonu olan Reyhanlı'nın,
El Nusra işi olduğuna inandırılmaya çalışılıyordu Türkiye kamuoyu..
RedHack isimli kullanışlı bir örgüt çıktı ortaya..
Daha evvel kendilerine bağlı gazeteler-gazeteciler üzerinden servis ettikleri belgeleri artık bu örgüt eliyle dağıtıyorlardı.. İnsanları bu örgütün bir hacker grubu olduğuna inandırmışlardı..
Hem de solcu bir hacker grubu..
Böylece 'belge' diye sunulan kağıt parçalarının imalat olmasından kimse şüphelenmeyecekti..
Buz gibi imalat olan belgeler bile bilmem kimin mail hesabından hack'lendi diyerek gerçeklik katılıyordu.. FETÖ'nün etkili olduğu merkezler özellikle seçiliyor.. Bir kaç gerçek mail yazışması ile birlikte operasyonel imalatlar da piyasaya sürülüyordu.. Bu sızıntıları yayınlamaya teşne Sol Haber portalı, Bianet, OdaTv gibi grup bağlantısı olmayan pek çok medya mecrası vardı.. Herkes rolünü oynuyordu.. 'Reyhanlı Belgeleri' diye sunulan belgeler de tam böyle bir operasyonun ürünüydü..
"…. 7 Mayıs tarihinde verilen istihbaratta "Suriye'de faaliyet yürüten El Kaide Terör Örgütü yanlısı gruplara ulaştırılmak üzere ..... plakalı araç ile patlayıcı yapımında kullanılabilen yardımcı malzemeler gönderilmesinin planlandığı konu hakkında teyit ve detaylandırma çalışmalarının devam ettiği bilgileri İlgi(a) ile bildirilmiştir." dedikten sonra şu ifadeler kullanılıyor:
"Teknik/Hassas Kaynak Çalışmalarından: Bomba yüklü Lancer marka koyu renkli .... plakalı (Suriye plakası olduğu değerlendirilmektedir) ve KIA Rio Marka gri renkli .... plakalı iki araç ile Suriye İdlip kentinde siyah renkli Şam plakalı (Plakası tespit edilememiştir) Saab marka bir aracın bomba ile tuzaklanmış şekilde hazır olduğu. Ayrıca Türkiye tarafından bir arayıcın patlayıcı madde ile küçük ve hassas cihazlar taşıdığı araçların küçük ve hassas cihazlar taşıdığı, araçların Suriye güvenlik güçleri tarafından arandığı bilgisi alınmıştır. … İntikal eden bilgiler çerçevesinde söz konusu 4 aracın Suriye'ye yönelik bir eylemde kullanılacağı ve 25 Nisan 2013 tarihinde alınan (Suriye ülkesi Rakka şehrinde El Nusra Cephesi içerisinde faaliyet gösteren şahıslarca 23 Nisan 2013 tarihinde Mazda 323, KIA Rio ve markası ve modeli tespit edilemeyen bir araçla birlikte toplam üç araca bomba düzeneği yerleştirildiği, bu araçlar ile ülkemize yönelik bir saldırıda kullanılacağı) konulu bilgi notunda geçen eylem planlamasıyla paralellik arzettiği değerlendirilmekle birlikte son gelişmeler ışığında olayın sınır bölgelerimize ve dolayısıyla ülkemize yönelebileceği bilgisi ilgi (B) ile bildirilmiştir……"
REYHANLI NASIL GÖZ GÖRE GÖRE GELDİ?
Yeniden dönelim Reyhanlı'ya..
İşte bir ayağında FETÖ'cü polislerin olduğu diğer ayağı FBI'a uzanan RedHack tarafından çekilen operasyonla Reyhanlı'nın Nusra işi olduğu algısı yükseltilmeye çalışılıyordu..
Daha sonra karşımıza Mit Tırları operasyonunda çıkacak olan Savcı Özcan Şişman'ın adını da ilk kez bu olayda duydu kamuoyu..
Hakimler ve Savcılar Kurulu Teftiş Kurulu Başkanlığı, o vakit katliamın olduğu bölgeye bakan başsavcı Özcan Şişman hakkında bir Reyhanlı raporu hazırladı..
Raporda, soruşturmayı yürüten Şişman'ın FETÖ'nün amaçları doğrultusunda örgüt mensuplarıyla hareket ettiği ifade edildi..
Reyhanlı'daki terör saldırısının planlayıcısı olan Anas Asalieh ve bağlantılarına yönelik operasyon kararı alınmasına rağmen Özcan Şişman'ın operasyonu ertelediği yazılıyordu bu raporda..
Anas Asalieh kim ve konumuzla ne ilgisi var gelin ona bakalım kısaca….
Onun için saldırının gerçekleştiği Mayıs 2013'ten 8 ay öncesine gidiyoruz..
MİT AYLAR EVVEL UYARMIŞTI
Zalim Esed'in insanlık dışı emirleri, ordu içindeki pek çok generali de tercih yapmaya zorluyordu.. Kimi kalıp ölüm kusmaya devam etti.. Kimi halkın yanında yeni yeni tertiplenmeye başlayan milis yapıya rehberlik yaptı.. Kimi de çoluk çocuğuyla birlikte ülkeyi terkedip aralarında Türkiye'nin de olduğu başka başka ülkelerde mülteci kamplarına yerleşti.. Esed, generallerinin peşini bırakmaya niyetli değildi.. Özellikle elinin uzanabildiği yerlerdeki eski ordu mensuplarını ya kaçırtıyor ya da olduğu yerde öldürtüyordu.. Esed'i yakından takip eden Türk istihbaratı da bu ihtimal üzerine Hatay emniyetini uyardı..
23 Ekim 2012 tarihli acil kodlu mesajda şöyle deniyordu;
"… Suriye İstihbarat mensupları ile bağlantısı olduğu anlaşılan Ebu Firas kod adlı Anas Asalieh'in Suriyeli muhalif subayların barınmakta olduğu Hatay Apaydın Çadır Kenti'ne yönelik adam kaçırma, eylem ve benzeri planlamalar içerisinden bulunduğu.. Suriye cumhurbaşkanlığı sarayının talimatlıyla yapmayı plandığı eylemler kapsamında, Türk vatandaşları Murat Özdeş ve Mahmut Küçükavcı ile görüşmeler yaptığı..."
Bu istihbarat Hatay emniyetine ulaştı kuşkusuz.. Ancak ne önlem alındığı belli değil.. Bundan bir hafta sonra bu defa yine MİT'ten, polise bir bilgi notu daha geçti..
"… Anas Asalieh'in Türkiye'de irtibat kurduğu isimlerden, 'hazır oldukları' mesajını aldığı.. 'Muraz Özdeş'in, 'gençler' dediği kişilerin Apaydın Çadır Kenti'ne, çöp toplayıcı olarak günde üç kez girebildikleri, bombalı saldırı yapılacaksa patlayıcıların KESEP sınır kapısından ülkeye sokulabileceği….."
Ve; '… 30 senedir hiç bir şey yapmıyorum, sadece makaleler yazıyorum, şiddeti her zaman reddettim ..' gibi açıklamalar yapan Mihraç Ural'ın ismi, Reyhanlı ve Banyas'tan 8 ay önce ilk kez Ekim 2012'de, örgüt adına istihbarat topladığı bilgisiyle kayıtlara geçti.. MİT, Mihraç Ural'ın çadırkentler hakkında bilgi topladığını, termal kamera, GSM hatları, dürbün gibi lojistik destek temin etmeye çalıştığını rapor etti.. Ve bu istihbaratları da an be an Hatay'la paylaştı.. Haftalarca devam eden teknik takip ve izlemeler neticesinde Türk istihbaratı, saldırının sınırlarımız içinde ve bombalı saldırılar şeklinde olacağını netleştirmişti.. Saldırılarda kullanılacak olan patlayıcının Humus'ta 'Teysir' isimli bir kişiden sağlanacağını, oradan denize açılarak tekneyle Samandağ'a getirileceğini, Murat Özdeş'in de tekneyi Samandağ'da karşılayacağını tek tek yazmıştı MİT… Bütün bu istihbarat ışığında yerelde çalışmaların daha kapsamlı hale getirilmesi gerekiyordu.. Hatay MİT bölge başkanı , Hatay Emniyetinden teknik destek talep etti.. Yapılacak iş de, Suriyeli bir muhbirin üzerine GPS ve dinleme cihazı yerleştirilmesiydi.. Hatay emniyeti, açıkça "biz bu işte yokuz" dedi.. Evet mili güvenliği ilgilendiren böylesi önemli bir operasyonun birlikte yürütülmesi teklifini, Hatay emniyet istihbarat; "bu çalışmaya dahil olmak istemiyoruz." diyerek reddetmişti..
Sadece bu da değil..
Bombaları Türkiye'ye, bütün bu istihbarat zincirinin en başında ismi anılan Ebu Firas kod adlı Anas Asalieh'in sokacağı neredeyse kesinleşmişti..
22 Şubat 2013'te Hatay Terörle Mücadele Müdürü ve Hatay MİT Müdürü arasındaki koordinasyon toplantısında bu konu değerlendirildi..
Toplantıdan, Anas Asalieh'in Türkiye giriş yaptığı sırada gözaltına alınması kararı çıktı..
Fakat Asalieh, bir hafta sonra Türkiye'deydi, elini kolunu sallaya sallaya dolaşıyordu..
Peki ama bu nasıl olmuştu?…
Hatay Emniyet Terörle Mücadele Müdürü Nevzat Eşit, o sırada yaşananları anlatırken aslında ihanetin şifrelerini veriyordu.. İşte Eşit'in ifadeleriyle göz göre göre gelen katliam;
"… Suriye istihbaratı görevlisi Ebu Firas kod adlı Anas Asalieh, Mahmut Küçükavcı idaresindeki araçla 01.03.2013 günü saat 13.55'de Hatay Yayladağ kara hudut kapısından Türkiye'ye giriş yaptı.. Bunun öğrenilmesini müteakip, söz konusu şahıslara yönelik operasyonun başlatılabilmesi amacıyla ilgili Adana Cumhuriyet Başsavcısı Özcan Şişman'a konu arz edildi. Savcı Özcan Şişman 'Şubat 2013 ayı içerisinde gerçekleştirilen DHKP-C operasyonuna atıfla, hazırlanan dosyada tecrim edici şekilde ortam dinlemesi telefon dinlemesi ve gizli tanık ifadeleri bulunmasına rağmen ellerinde somut silah-patlayıcı malzeme bulunmaması nedeniyle beklenen neticenin alınmayacağı endişesi taşıdığını, bu çerçevede çalışmalara devam edilmesini istediğini' söyledi…."
REYHANLI - CHP BAĞLANTISI
FETÖ'cü Savcı Özcan Şişman, operasyona açıkça engel olmuştu anlayacağınız…
ve savcı hem FETÖ'den aldığı talimatı eksiksiz biçimde yerine getiriyor hem de apaçık korunup kollanıyordu.. Kim ve neden koruyordu peki savcıyı?.. Nasıl oluyor da böylesi bir katliama seyirci kaldığı halde kimse sesini çıkaramıyordu?..
Onun cevabı da kısa süre sonra medyaya yansıyan bu fotoğraf karesiyle ortaya çıktı.. CHP/Esed/Fetö denkleminin tam anlamıyla tek kare fotoğrafa yansıması, FETÖ'cü savcı Şişman'ın operasyona engel olmasını da açıklar gibiydi..
Fotoğraf Şam'daki Başkanlık sarayında çekildi..
Salonda gördüğümüz isimler;
CHP Hatay milletvekilleri Hasan Akgöl ve Mevlüt Dudu, İstanbul milletvekili Şafak Pavey ve Mersin milletvekili Aytuğ Atıcı.. Esed tarafından kabul ediliyorlar.. Görüşme sırasında Aytuğ Atıcı'nın hemen sağ tarafında oturan bir kişi dikkati çekiyor.. O kişi, CHP'yi Şam'a götüren taksi şirketi sahibi Mahmut K.'nın "Şamdaki temsilcim, Suriye muhaberatıyla arası iyidir" dediği Anas Asalieh.. Hatay Terörle Mücadele Müdürü Nevzat Eşit, "şatlar her ne olursa olsun, Anas Asalieh'in Türkiye'ye gelmesi halinde gözaltına alarak operasyonu başlatacağız" demesine rağmen operasyon yapılmaması acaba FETÖ'nün, CHP'ye yaptığı bir kollama mıydı?.. CHP'nin Suriye mihmandarı, CHP'li milletvekillerinin nezaretinde rahat rahat Türkiye'ye girip çıkarken, yanlarında 55 insanımızı katledecek bombaları da getiriyor olabilirler miydi?..
MİHRAÇ URAL İSMİ NETLEŞTİ
30 Mart 2013…
Hatay Emniyet Müdürlüğü Terörle Mücadele Şube'sine gelen bir kişi, Mihraç Ural'ın Hatay'da bombalı saldırı düzenleyeceğini iddia etti..
Bir haber tutanağı düzenlendi.. Bu tutanaktan savcının da bilgisi vardı..
Daha sonra geçmişe dönük dosyalar karıştırıldığında ortaya çıktı ki, bu haber elemanını verdiği bilgi hakkında hiç bir işlem yapılmamış.
Ne MİT'e, ne Hatay Emniyet İstihbarat'a ne de jandarma'ya bilgi verilmiş..
MİT'e ulaşan bilgiler, bombaların sevki için artık takvimin işlemeye başladığı yönündeydi..
Türkiye'den iki isim, Yusuf Nazik ve Nasir Eskiocak Suriye'ye gitti.
Nasır Eskiocak aynı gün Türkiye'ye döndü, Yusuf Nazik ise Suriye'de kaldı.
Hatay emniyeti, bu hareketliliği, 'insan kaçakçılığı' olarak değerlendiriyordu..
Dolayısıyla izleme ve kapsamına dahil edilmedi.
Ebu Firas'ın Türkiye'deki adamı Murat Özdeş de çalışmalarını hızlandırmıştı.. 2 Mayıs'ta muhaberattan Ebu Hafız'la bir araya geldi.. Ebu Hafız, Esed'in de kuzeniydi aynı zamanda.. Nasir Eskiocak ise, Kesep'teki muhataplarıyla konuştuktan sonra Yayladağ üzerinden Suriye'ye geçti..
Ve ihbar telefonu geldi…
8 Mayıs 2013 akşamı
Hatay polisini arayan muhbir, Mihraç Ural liderliğindeki Acilciler'in terör saldırısı hazırlığında olduğundan söz ediyordu..Muhbirin verdiği bilgiye göre, örgütün hedefi Ankara'daki Kocatepe Camii ya da yine Ankara'da bir alış veriş merkezi..
"… Patlayıcılar araçlara yerleştirilerek Yusuf Nazik ve Nasır Eskiocak önderliğinde 9 Mayıs 2013 günü Ankara'ya gönderilecek. Ankara/Kocatepe Camii veya bir AVM hedef olacak. Planlamaları Mihraç Ural'ın yanında bulunan Hacı isimli şahıs yapıyor…."
Hatay emniyeti, ihbarda verilen isimlerle kendi istihbaratlarının örtüştüğünü farkedince, muhbirin anlattıkları önem kazandı.. Zira Nasır Eskiocak da, Temir (Tamer) Dükancı da Mihraç Ural'ın kuryesi İskender Şahin de, ihbarın ertesi günü, Yayladağ sınır Kapısı'ndan Türkiye'ye giriş yaptı.. Yani haber doğruydu..
Peki ya sonuç;
"… Nasır Eskiocak'ın Yayladağ Sınırı Kapısı'ndan giriş yapacağının anlaşılması üzerine 08.00'de hudut kapısı kontrol altına alındı. Ancak girişlerin yoğun olmasından dolayı adı geçen şahsın girişi tespit edilemedi. Konumu tespit edilen şahıs 19.55'te beraberinde bulunan bir erkek şahısla ara yolları kullanarak hızlı gitmeye başladı. Bölgenin kırsal bir bölge olması ve ara sokakların takibe uygun olmaması sebebiyle araç kontrolden çıktı…."
Hatay emniyeti, tüm bu gelişmelerden, aylardır kendilerine isim isim, yer yer bilgi veren MİT'e, henüz bahsetmemişti.. Önce Ankara Emniyet Genel Müdürlüğü'ne bilgi verildi.
MİT'e akşam saatlerinde Emniyet Genel Müdürlüğü bilgi verecekti.. Oradan bilgi Adana MİT'e ulaştığında ilk ihbarın üzerinen neredeyse 27 saat geçmişti..
9 Mayıs akşamı, MİT Adana Bölge Başkanı, Hatay İl Emniyet Müdürü ile 695 saniyelik bir telefon konuşması yaptı..
MİT adı geçen bu şahısların gözaltına alınmasını istiyordu..
Aynı akşam, MİT Adana Bölge Müdürü, Savcı Özcan Şişman'ı bizzat ziyaret ederek bu isimlerle ilgili harekete geçmesini istedi..
Savcı Özcan Şişman operasyon yapmamakta kararlıydı..
"… Mevcut veriler ile yapılacak operasyonda, Murat Özdeş ve anılana yardımcı olan şahıslar serbest kalabilir. Uzun süredir takip edildiğini bilen Murat Özdeş hakkında tatminkâr bir sonuç alınabilmesi için mutlaka somut delillere ulaşmak gerekir. Zira avukatların da yönlendirmesiyle hakkındaki teknik ve/veya canlı kaynak bilgilerini 'aramızda şakalaşıyorduk' diyerek değersizleştirebilir. Murat Özdeş'in muhaliflere ilişkin tespitlerini Google Earth'deki haritalar üzerinde işaretleyerek Suriye Hava istihbaratına hava operasyonu amaçlı iletmesi somut ve önemli bir delil ancak bu bilginin gönderildiği ve bu yerlere operasyonun yapıldığı bilgisayarında kayıtlı ve başka kanallardan da teyitli olmalı. Bu aşamada acele etmeden beklemek daha doğru olacak…."
Patlamadan bir gün önce skandal bir gelişme daha yaşandı..
Reyhanlı'ya gelen Hatay Emniyetinden ekipler, Ankara'ya yönelik saldırı ihbarında geçen iki transit minibüsü arıyorlardı.. Yol kesip geçen minibüsleri durdurmaya başladılar.. Reyhanlı ilçe emniyet müdürlüğü ne olup bittiğinden habersizdi.. Araçları arayan polisler, öğle saatlerinde Reyhanlı'dan ayrıldılar. Çünkü istihbarat Ankara Kocatepe Camii'ne dönük bir saldırıya işaret ediyordu.. Cuma namazında ankara olabilmesi için bir aracın çok çok önce bu noktadan geçmiş olması gerektiği yorumu yapıldı… İhbar asılsız çıkmıştı yani..
Bombaların yurda sokulacağı araçların plakaları aynı gün akşam saatlerinde Ankara MİT'ten Adana bölge'ye ulaştı..
Nasır Eskiocak'ın telefon görüşmeleri tek tek incelenmiş, araç plakaları bu görüşmelerden çıkmıştı.. MİT bu bilgiyi rapora dönüştürdü.. İlgili birimlere dağıttı..
Katliamı yapacak araçlar artık devlet tarafından, plakalarıyla biliniyordu..
Hatay MİT tarafından çıkarılan evrak, Hatay Emniyetinden evrak Arşiv Şube Müdürlüğü'nde görevli polis memuru Ali İhsan Toraman'a teslim edildi…
Ayrıca Hatay MİT Müdürü, Emniyet Terörle Mücadele Müdürü'nü telefonla arayarak istihbaratın önemini bizzat anlattı..
Saldırıdan sonra anlaşıldı ki, kimsenin bu istihbarattan haberi olmamıştı..
Bütün bu skandallar zincirinin tek bir nedeni vardı..
Yaklaşmakta olan bu alçakla saldırı bilerek ve istenerek, kasten önlenmedi..
FETÖ, Türkiye'yi zor durumda bırakmak amacıyla Reyhanlı'daki terör saldırısını MİT ile ilişkilendirecek ve sözde Selam Tevhid-Kudüs Ordusu'nun şiddet eylemi olarak sunacaktı..