Erdoğan son olarak; 'aradım dönmedi, bir daha da aramam" demişti. Trump aradı bu defa.. Konuşmanın muhtevasına ilişkin bakacağım tek bir kaynak var o da Cumhurbaşkanlığı.. ABD'nin nasıl yalancı olduğunu cümle alem bildiği için sözlerinin de bir hükmü yok.. Ama asıl burada en önemli parametre, karar vericilerin kudreti. Bakın Erdoğan söz konusu olduğunda herhalde dünyadaki herkes çok çok iyi bilecektir ki, o bir karar veriyorsa herhangi bir noktada kırılma yaşanmaz. Yani Erdoğan bir talimat verirse eğer, bu bilinir ki yerine getirilecek demektir. Sistem içinde Erdoğan'ın otoritesini tartışmaya açacak başka bir güç yok.. Tıpkı Putin gibi.. O da öyle.. Ama Trump'a bakın bir de. Söylediği hiç bir lafın arkasında duramıyor. Türkiye Cumhurbaşkanı'na "Bir daha PKK'ya tek bir silah ve mermi göndermiyorum" dediği sırada Pentagon yeni sevkiyatı tırlara, kargo uçaklarına yüklemişti bile.. Dolayısıyla Erdoğan ve Trump arasında yapılan telefon görüşmelerinin de ben, Erdoğan açısından zaman kaybı olduğunu düşünüyorum.. Ama Mattis, Tillerson ve Dunford'un Türkiye'deki mevkidaşlarıyla kurduğu temas önemli..
**
Örneğin son Tillerson- Çavuşoglu buluşmasında ortaya çıkan 30 km derinliğindeki güvenli hat teklifi.. Anlaşılıyor ki ABD, müttefiklerini Afrin'e gömeceğimizi anlayınca bir anda panik oldu.. İlk gün söylediklerini hatırlıyorsunuz değil mi? "Afrin bizim operasyon sahamız değil, ilgilenmiyoruz" Sonra Erdoğan ne dedi? "Afrin temizlendikten sonra sıra Münbiç'e geliyor" Doğru mu? Haa bir taraftan Afrin'de yüzlerce PKK'lıyı imha ederken Türk askeri, bir yandan da Münbiç'in batısındaki Arima, Seyyade ve Dandaniye köylerini vurdu.. Münbiç'in kuzeyindeki Um Julud ve Yalışlı'ya da hava harekatı yaptı.. Hem bu noktalardan Afrin'e desteğe gidecek olan terör grupları etkisiz hale getirildi hem de buralardaki silah-mühimmat depoları yerle bir edildi.. Durumun ciddiyetini anlayan ABD, tutuştu.. '30 km derinliğinde bir çatışmasız, uçuşa yasak, güvenli koridor kuralım' diyor.. Özür dilerim Bayım, 7 sene kadar geç kaldınız..
**
İlk iç savaş patlak verdiğinde, Esed'in zulmünden insanları kurtarmak ve mülteci durumuna düşürmeden kendi ülkelerinde güvenli bölgelerde korumak fikrini Türkiye öne sürmüştü.. ABD bu fikri o yıllarda benimsemedi.. Ama ne zamanki geçen yıl baharda, Türk askeri, Şengal'deki PKK yuvalarına ilk hava harekatını yaptı.. O zaman bu iş ABD'nin gündemine girdi.. Çünkü o hava operasyonundan sonra, PYD/PKK öncülüğündeki Suriye Demokratik Güçleri'nin başındaki isim İlham Ahmed bu talebi dillendirdi.. ABD'ye Türkiye saldırılarına karşı sağlam bir biçimde karşı durması çağrısında bulundu ve Amerika'dan PYD'nin bulunduğu bölgelerde uçuşa yasak bölge oluşturulmasını istedi.. Yani PKK başı sıkıştığında kendini emniyete almak için ABD'yi buna zorluyor. Bugünkü tablo da bu.. Trump, 'adamlarımızı öldürüyorsun artık buna bir son ver' diyerek Erdoğan'ı arıyor.. Tillerson PKK'nın 'uçuşa yasak bölge' talebini, kendi talebiymiş gibi Çavuşoğlu'nun önüne gelen getiriyor.. Artık o eski Türkiye yok.. Cumhurbaşkanı demişti ki; durduk, durduk, durduk ve sonra bir gece ansızın vurduk.. Ha işte o cümledeki 'durduk' dediği yerler var ya.. İşte oralarda yapacaktınız ne yapacaksanız. Artık çok geç..