Son yayınlanan KHK'da yer alan "… darbe teşebbüsü ve terör eylemleri ile bunların devamı niteliğindeki eylemlerin bastırılması kapsamında hareket edenlere, resmi bir sıfat taşıyıp taşımadıklarına bakılmaksızın cezai sorumsuzluk…" maddesi elbette tartışılıyor.. AK Parti sözcüleri ve hükümet açık açık bunun sadece 15 Temmuz gecesi ve 16 Temmuz sabahını kapsadığını açıkladı.. Söz konusu madde, elbette her boyutuyla tartışılacak.. 12 Eylül koşullarında kendini devlet yerine koyan bazı kullanışlı gençlerin, kendince 'terörist' olarak kodladığı hedeflere ateş edip taktir beklediğini hatırlarsınız.. Hatta açık açık '.. devlet için kurşun atan da yiyen de şereflidir..' diyen başbakanlar bile oldu 90'larda.. Dolayısıyla tehlikeli marjlar bunlar.. Ne zaman ve hangi koşulda kötüye kullanılacağı belli olmaz. Misal Gezi düpedüz bir kalkışmaydı ama Palalı Sabri'nin saldırısı da saldırıydı, 'savunma' ya da 'bastırma hamlesi' diyemeyiz ona.. Yani ben diyemem.. Fakat tabi 15 Temmuz şartları bambaşka.. 'Devlet' diye bildiğin asker üniformalı kişiler aslında terörist.. Ve yanında o kalkışmayı bastıracak yasal güç olarak kimi göreceğini bilmiyorsun.. ve de tek bir niyetin var, vatanı kurtarmak.. Yani ne köprüde, ne havaalanında ne de başka bir yerde, hiç bir sivil, ele geçirdiği asker üniformalı teröristlerin silahıyla, yağmaya girişmedi.. Onların girmeye çalıştığı merkezlere kendi girmeye kalkmadı.. Pisliklerden temizlediklen sonra 'gerçek devlet'e teslim ettiler.. Şimdi bu düzenlemeyi eleştiriyorlar.. Oysa bu tip geçici düzenlemeler zaman zaman yapılmış.. Misal bu 1931 tarihli resmi gazete, dönemin koşulları içinde sivillerin eylemlerinin suç sayılmayacağını ilan ediyor. Ama bugünkü CHP, kendi tarihlerinde olsa bile bugün bunu, 'sırf AK Parti yaptı diye' reddedecek tabii.. Neden?.. E grup başkanvekilleri öyle buyurdu.. 'İyi bir şey yapsalar bile itiraz edeceğiz' dedi..
Bir de şu kafası karışıklara bir çare bulabilseler fena olmayacak.. Misal Ahmet Hakan bugün cepheden eleştirmiş bu KHK'yı. "…. Bu ülkede adamı vururlar, öldürürler… Sonra da 'Evet, vurdum... Evet, öldürdüm... Çünkü teröristin tekiydi' derler ve yargı muafiyeti beklerler…." diye yazmış.. "… Güvenliği ve asayişi sağlama görevi, devletin tekelindedir.. Oysa siz bu yeni KHK ile bu tekeli yıkıyorsunuz ve devleti, devlet olmaktan çıkarıyorsunuz…." demiş..
yazıyı okumaya devam ediyorsunuz, hemen yan sütunda bir de alıntı çarpıyor gözünüze..
"… BÜLENT Emrah Parlak, Twitter'da aynen şöyle yazdı: 'Mini etek giyiyor diye kızlara dayılananlar! Küpe takıyor diye delikanlılara 3-5 kişi dalanlar! Eşcinselleri öldürenler! Yine bir tarikat yurdunda çocuklara tecavüz edilmiş. Çok babayiğitseniz, hadi buyurun!'… Ne bir fazla ne bir eksik... Hepsi tamam... Söylemiş…."
Yani diyor ki Ahmet Hakan.. Hak verdiğine göre.. 'Ne bir eksik ne bir fazla' diyerek Cem Karaca'yı anmak suretiyle başıyla selamladığına göre demek istiyor ki Ahmet Hakan; ".. tecavüzcü falan yakalarsanız indirin…. Orada devlet mevlet yok. İş size düşüyor…." Ya hu Eyy Ahmet Hakan.. Bari bir kaç yazı sonra çark etseydin; 'Güvenliği ve asayişi sağlama görevi, devletin tekelindedir..' lafından. Hemen aynı yazıda dönünce, okur da yetişemiyor haliyle.. Ya da acaba Ahmet Hakan şunu mu demek istiyor?.. ".. Teröristi ya da darbeciyi öldürme. Onu devlete bırak.. Ama tecavüzcü için atış serbest.." mi demek istiyor acaba?.. Öyleyse bu da çok tehlikeli değil mi?.. Ya o tecavüzcü, bir oyunbaz çocuğun şımarıklığına kurban giderse?.. Adalet herkese lazım değil mi?..