Kemal Kılıçdaroğlu'nun, 'Enis Berberoğlu'nun tutuklanmasını protesto' amacıyla başlattığı yürüyüşü artık kendisinin de kontrol edemeyeceği bir noktaya ulaşmış durumda.. Bu eylem tam anlamıyla örgütlerin ve yabancı gizli servislerin oyun sahasına dönmüş halde… Zaten açık konuşmak gerekirse kontrol hiç bir vakit kendisinde olmadı ki.. Kemal Kılıçdaroğlu, böyle bir tiyatronun ancak figüranı konumunda.. Sadece bu yürüyüşle ilgili olarak söylemiyorum bunu.. FETÖ tarafından Sahneye sürüldüğünden bu yana böyle.. Kendi aklıyla, rasyonel zekasıyla verdiği kararlar değil ki bunlar..
**
Hadi diyelim ki gen kodlarında darbecilik var. 27 Mayıs'ta da 28 Şubat'ta da açıktan darbeye destek verdiler.. Dolayısıyla 15 Temmuz'da genel başkanlarının tankları selamlayıp havaalanından ayrılması, sabaha kadar havayı koklaması falan geleneklerine uygun.. Dolayısıyla da, 'kutsal metin' kabul ettikleri 'yurtta sulh' sözünü kullanan bir cuntaya karşı gelmemelerini anlayabilirim.. Fakat bu zemini oluşturmak üzere milli orduya kumpas kurdukları ortaya çıkan, vatansever subayları içeri atan, intihara sürükleyen bu yapı için 400 kilometre yol yürümek ne?..
**
Kapalı kapılar arkasına söylediği; ".. benim PKK ile de FETÖ ile de bir sorunum yok.." sözünü arkadaşları (rahatsızlık duymuş olacaklar ki) her yerde anlatıyorlar.. Sözün kendisine de gerek yok aslında. işte eylem ortada.. Bakın PKK'nın siyasi kanadı HDP de Kandıra'dan katılma kararı almış yürüyüşe.. FETÖ zaten organizatör.. Düzce'ye gelirken megafonla 'Gündoğdu Marşı' söyleyerek DHKP-C de selamlanmış durumda.. Eee?.. Daha ne olmasını istiyorsunuz ki örgütlerin cirit attığını görmek için.. İstanbul'a yaklaştıkça örgütlerin inisiyatifi nasıl ele aldıklarını çok çok daha net göreceğiz.. Ortaya çıkacak olan tablo, Kemal Kılıçdaroğlu'nun hiç de istemeyeceği, hazzetmeyeceği bir tablo olacak..
**
Fakat kimse hesabını yanlış yapmasın.. Gelin bir kaç yıl önceye götüreyim sizi. Faşist Gezi Kalkışması günlerinde AKM'nin tepesinden terör örgütlerinin bez parçaları sallanıyordu..
Bir kaç dangalak o bez parçalarıyla 'devrim' yaptıklarını zannedip kenti işgal ettikleri hissine kapıldı biliyorsunuz.. Devleti tanımadıkları için.. Vaktin Cumhurbaşkanı, "mesaj alınmıştır" derken, bugün içerde olan vali "kuşlar cıvıldıyor ben de yanınızda olmak istiyorum" mesajları yollarken, Başbakana vekalet eden zat, Başbakanlıkta, gezi bileşenlerinden talepname kabul ederken, bir şey oldu hatırlayın.. Afrika gezisinden dönüş yolunda Recep Tayyip Erdoğan, Cumhurbaşkanına da, başbakanlığa vekalet eden zat'a da, Vali'ye de ateş püskürdü.. Ve kent meydanını işgal eden çapulcu takımına süre verdi.. Verdiği süre dolduktan bir saat sonra, AKM'nin tepesinden üç büyük Türk bayrağı sallandı aşağıya.. Ne kadar örgüt paçavrası varsa ait oldukları yere yollandı.. Lağım çukuruna..
**
Demem o ki, her ne hayal ediliyorsa, plan yapılıyorsa, tezgah tertipleniyorsa boşa…
En iyi ihtimal işlerin çığrından çıktığı istihbaratını alırsa devlet kimseyi İstanbul'a sokmaz.. Olur-biter..
Size tam konum da bildireyim isterseniz..
TEM'de, İzmit- Körfez turnikeleri yakınlarında ve Derince geçişindeki Bölge Trafik Müdürlüğü önünde bir de D-100'den TEM'e giriş Dilovası'nda çizgiyi çekerler.. Oradan 'mal mal' bakarsınız Maltepe'ye doğru.. Ne yapacaksınız?.. Yolu kesen güvenlik güçleriyle mi çatışacaksınız?. Cezaevine temsili bir heyet istenir basın açıklaması yapması için, o heyet gider cezaevi önünde açıklamasını yapar, oradan ayrılır.. İkinci bir "Gezi" denemesi hayal edenler de, böyle bir girişimden endişe duyanlar da, Gezi kalkışması sürecinde yaşananları getirsinler akıllarına.. Geçti o günler..