Ersoy Dede

Ersoy Dede

22 Mayıs 2017, Pazartesi

Sözcü Gerçekleri

Burak Akbay, Dost Lisesi'nden mezun olduğuna dair belgeyi yayınlamış.. Laf aramızda 5,43'lük ortalamayla başarısız da bir lise öğrencisiymiş.. O notla nasıl büyük büyük üniversitelerde tahsiline devam etti, bilemiyorum..



Neyse konumuz o değil.. Fehmi Koru, 4 Nisan 2010'da Yeni Şafak'ta yazdığı yazıda, Sözcü'nün sahibi gibi görünen kişinin 'cemaat yetiştirmesi' olduğunu iddia etti.. Bunu o tarihlerde Burak Akbay kuvvetli bir dille yalanlamadı. Sadece Emin Çölaşan'a, cılız bir yazı yazdırmakla yetindi.. Çölaşan'ın yazısına Fehmi Koru, 08 Aralık 2012 günü Star gazetesinde yazdığı bir yazıyla yanıt verdi.. Koru, Çölaşan'a bir kitap tavsiye ediyordu o yazıda.. "… Ben bir şey yazmışsam, o doğrudur.." diye bitirdiği yazısında İngiliz Ian McEwan'ın 'Sweet Tooth' kitabını tavsiye etti.. Soğuk savaş yıllarında gizli servisin bir takım adamları nasıl hissettirmeden kullandığına örnek sayılabilecek bir roman.. Fehmi Koru aynı yazıda bir de gerçek hayattan örnek verdi… İngiliz 'Encounter' dergisinin hikayesini hatırlattı.. "… İngiltere'de yayımlanmaktaydı; ama derginin bütün masraflarını üstlenen Okyanus ötesi bir örgüttü: CIA... CIA bir ajanına Avrupa'da 'Kültürel Özgürlük Kongresi' (Congress for Cultural Freedom) adıyla bir vakıf kurdurmuş, vakıf da Encounter dergisinin masraflarını üstlenmişti. Yazarlarına en yüksek telifi ödeyen dergiydi Encounter; bu sayede dönemin en ünlü kalemleri sayfalarında görünüyordu. CIA'nin veya ABD'nin yardakçılığını yapmaları gerekmiyordu, hayır, 'Amerikan emperyalizmi' üzerine yazılmış oldukça sert yazılar da yer alıyordu Encounter'da. Dergiyi çıkaran, yayın yönetmenliğini üstlenen Stephen Spender bile paranın CIA'den geldiğini bilmiyordu…." Bizim FETÖ ile ne ilgimiz var diyen Sözcü için fena bir referans değil.. Son not.. Burak Akbay'ın 'cemaat yetiştirmesi' olduğu iddiası, Fehmi Koru'yu referans alan Ertuğrul Özkök'ün Hürriyet'teki köşesinden yayıldı.. Tekzibi Sözcü'den değil, kaçak FETÖ'cü Ekrem Dumanlı'dan geldi.. Evet Emin Çölaşan itiraz etti, hatta rahmetli Hasan Karakaya bile şerh düştü ama Burak Akbay, 7 senedir bu iddiayı ilk kez yalanlıyor.. Bu konuda Fehmi Koru'ya açtığı bir dava varsa onu da bilmek isteriz..
**
Sözcü'nün Ankara temsilcisi Saygı Öztürk'ün FETÖ'nün firari imamlarından Hamdullah Öztürk'le akrabalığı da yalanlanmış Sözcü tarafından.. Saygı Öztürk, 'amcam yok ki oğlu olsun' gibi tam bir politik yanıt vermiş bu iddialara.. Amca oğlu mu, büyükamcanın torunu mu bilmiyorum.. Aslında böyle kuvvetli bir dille yalanlanmasaydı ilgilenmeyecektim de.. Çünkü bir FETÖ'cüyle akraba olmak suç da değil ayıp da değil.. Kimse akrabasını seçemiyor.. Tıpkı FETÖ'nün asker imamı Hamdullah Öztürk'ün de twitter'da bir soru üzerine söylediği gibi..



Akrabalık olduğunu bu firari FETÖ'cü söylüyor ve Saygı Öztürk reddediyorsa mesele ortada demektir.. Ama Saygı Öztürk'ün yerinde olsam; ".. evet akrabam ama şeytan görsün yüzünü…" demeyi tercih ederdim.. Akraba diye adamın günahını sırtlanacak değilsin ya.. Fakat Saygı Öztürk bununla itham edilmiyordu ki.. O örgütün kanallarına çıkıp, FETÖ'cülerle kolkola, FETÖ tertipleri ve tezleri üzerinden hükümete dönük yayınlar yaptığı için eleştiriliyordu.. Keşke tartışmayı bu zeminde bıraksaydı..



Zaman Gazetesi'ne kayyum atandıktan sonra çıkarılan örgüt medyası; Meydan, Yarına Bakış ve Yeni Hayat gazeteleri'nin SÖZCÜ'nün matbasında basılmasına da garip bir açıklama yapmışlar.. ".. Bu ticari bir faaliyettir, darbe günü baskıyı durdurduk.." diye… En kötüsü de o değil mi zaten?… Tıpkı operasyonel twitter hesapları gibi, darbeci medyanın yayınları da tam 15 Temmuz gecesi sona erecekti, öyle de oldu.. Bilerek yahut bilmeyerek bu tezi kuvvetlendirmiş oldunuz..

Erdoğan'ın kaldığı otelin yerinin haberleştirilmesine gelince.. Defalarca ifade ettim.. Salt bu haber özelinde meseleye bakarsak hata yaparız.. Çünkü bu sahiden de başlı başına muazzam bir haberdir.. Sözüm yok.. Bir liderin gözlerden uzak tatil yaptığı yeri bulmak habercilik başarısıdır hatta.. Ancak Sözcü'nün de kabul etmesi lazım ki, yanlış zamanda yapılmış bir gazetecilik.. Zira bahsettikleri gibi otelin yeri Başyaver tarafından falan verilmedi suikast ekibine.. Ekibin başındaki Gökhan Şahin Sönmezateş, ısrarla kendilerini suikast için (o Ankara'ya götürmek olarak anlatıyor) kendilerini saatlerce neden beklettiklerini anlamadığını söylemişti biliyorsunuz.. Sebebi işte burada gizli.. Bütün planlar, Tarabya'ya göre yapılmıştı.. Tarabya'dan Erdoğan alınarak Samandıra'ya nakledilecek, daha sonra Kartal sahilden bir botla İstanbul'dan dışarı çıkarılacaktı.. Ancak gün içinde Erdoğan'ın Marmaris'te olduğu bilgisine ulaştılar.. Marmaris'te Okluk koyundaki konutta olduğu zannediyorlardı.. Sönmezateş'in ekibi hazırlıklarını buna göre yapmıştı.. Ancak bekledikleri saldırı emrini bir türlü alamıyorlardı.. Çünkü operasyon merkezinin koordinatları netleşmemişti. Sözcü saat 16:00 civarında Cumhurbaşkanı'nı bulmuştu.. Ama Başyaver ifadesinde, doğru adresi ancak saat 22:00'de aldığını söyleyecekti..



Haber sadece bu başlıktan ibaret değil.. İhtiyaç olunan bütün bilgileri içinde barındırıyor..
Metin şöyle başlıyor;
"….. Geçtiğimiz Pazar günü Gökova Körfezi'ndeki Okluk Devlet Konukevi'nin etrafındaki tekneler Jandarma ve Sahil Güvenlik tarafından uzaklaştırılınca dikkatler buraya çevrildi. Erdoğan'ın Okluk Koyu'na tatile gideceği sanıldı. Oysa Erdoğan buraya gitmedi…… Erdoğan'ın konakladığı villa adamı Serkan Yazıcı'ya ait……. Villanın etrafında, Yazıcı ailesinin işlettiği beş yıldızlı Turban Otel ile Mares Otel bulunuyor. ….. Geniş bir bahçesi ve havuzu bulunan villaya, Erdoğan'ın korumaları ve Cumhurbaşkanlığı görevlilerinden başka hiç kimse giremiyor. Villaya otel görevlileri de sokulmuyor….. Villada ve çevresinde geniş güvenlik önlemleri alınmış durumda. Ancak sivil koruma görevlileri, dikkat çekmemek için kendilerini kamufle ediyor. Korumaların kimi turist, kimi seyyar satıcı kılığında görev yapıyor. Teknelerdeki korumalar ise denizci ve tatilci görünümünde görev sürdürüyor…… Villanın önündeki sahil yürüyüş yolu ise açık. Vatandaşlar ve turistlerin yürüyüş yolunu kullanmalarına dikkat çekmemek için müdahale edilmiyor. Fakat gelip, geçenler, farkında olmadan, korumaların sıkı gözetimi altındalar…... Villanın bahçesine çepeçevre güvenlik kameraları yerleştirildi. Yürüyüş yolunun kenarındaki yüksek villa duvarı da kameralar ile donatıldı. Güvenlik görevlileri, villanın önünde seyreden teknelerin üzerinde 'dron' adı ile bilinen, uzaktan kumandalı kameralı hava aracı uçuruyor……." Şimdi başyaverin Erdoğan'ın yerini bilmediği dakikalarda bu haberin yayınlanması ve ardından bu adrese suikast timi çıkarılmasının muhasebesini Sözcü'nün patronları yapsın bir zahmet..
***
Son not.. Burak Akbay'ın 15 Temmuz'dan sonra Fransa'ya kaçtığını ilk yazan gazeteciyim.. Nice'de oturan bir arkadaşım, ailecek yerleştiklerini anlattı bana.. Ben de okurlarımla paylaştım bu bilgiyi.. Şimdi ise oralardan canhıraş savunduğu gazetesine polis baskını yapılmış.. 'Namusumdur' diye savunduğu haberin muhabiri gözaltında.. Ve bu soruşturma diğer FETÖ tezli haberlere kadar da uzayacak.. FETÖ'nün hükümeti yıkmak için ürettiği bütün argümanlara sahip çıkan haberlerin arkasında bir bağlantı olup olmadığı araştırılacak.. Oslo'dan 7 Şubat rezilliğine, Gezi'den Suriye konulu toplantının ses kaydına, 17/25'e, MİT TIR'ları ihanetine kadar… Fransa'dan meydan okuyacağına gelip de arkadaşlarına sahip çıksana…

SON DAKİKA