Cumhurbaşkanı Erdoğan, 16 Nisan için beklentisini anlatırken söyledi;
"… sadece Cumhurbaşkanı - Başbakan kavgaları dahi mevcut sistemi sorgulamak için yeterlidir…"
Yaşı yetenler, siyaseti takip edenler, imkân bulup okuyanlar bilirler..
Bu vakte kadar özellikle yürütme ve yasama yetkileri bakımından defalarca karşı karşıya gelmiştir cumhurbaşkanları ile başbakanlar.. Üstelik de zannedilenin aksine en çok karşı karşıya gelenler de aynı ekolden siyasi figürler olmuştur.. Turgut Özal, kendisinden sonra ANAP'a genel başkan olan Mesut Yılmaz'la, Süleyman Demirel aynı şekilde kendi partisine genel başkan olan Tansu Çiller'le nasıl girdi birbirine hatırlarsınız. Özal ile Mesut Yılmaz, işçi-memur maaşlarına yapılacak zamdan, yol-baraj inşaatlarına kadar onlarca konuda kamuoyu önünde atıştı.. Demirel, Tansu Çiller'e hakettiği hükümeti kurma görevini vermedi..
Ahmet Necdet Sezer, bankaların hortumlanması konusunda "ben de devreye girmek istiyorum" deyince Ecevit ve ekibi tarafından nankörlükle suçlandı.. "Geldiğin o koltuğu bize borçlusun" dediler.. Erdoğan'ın başbakanlığı sırasında Sezer bir genel müdür atamasına onay vermedi. Ülke yıllarca vekaleten atanmış bürokratlarca yönetildi.. Hangi birini anlatayım.. Erdoğan'ın başbakan, Abdullah Gül'ün cumhurbaşkanı olduğu dönemde olmadı mı görüş ayrılıkları?.. Çift başlılık tartışmaları.. Erdoğan'ın cumhurbaşkanı, Davutoğlu'nun başbakan olduğu dönemde olmadı mı?.. Olur.. Dün olduğu gibi bugün de olur eğer sistem değişmezse yarın da olacaktır.. Siz "yürütmenin başı" olarak "Başbakan"ı gördüğünüz halde "Cumhurbaşkanı"na bu kadar yetki vermişseniz, iki başlılık kaçınılmaz demektir.. Hele de cumhurbaşkanını halk seçiyorsa..
**
Değerli dostlar halen yürürlükte olan Anayasa'ya göre "Cumhurbaşkanı Devletin başıdır".. Açın bakın.. 1982 Anayasası.. 'Görev ve yetkiler' bölümü başlangıç cümlesi.. 'Yasama yetkileri' başlığı altında kısaca diyor ki; "…..Gerekli gördüğü takdirde, yasama yılının ilk günü Türkiye Büyük Millet Meclisi'nde açılış konuşmasını yapmak, Türkiye Büyük Millet Meclisi'ni gerektiğinde toplantıya çağırmak, yasaları yayımlamak, yasaları yeniden görüşülmek üzere Türkiye Büyük Millet Meclisi'ne geri göndermek, anayasa değişikliklerine ilişkin yasaları gerekli gördüğü takdirde halkoyuna sunmak.." 'Yürütme Yetkileri' başlıklı bölüme geçiyorsunuz;
"… Başbakanı atamak (seçmek, kim olacağını tercih etmek) ve istifasını kabul etmek, bakanları atamak ve görevden almak, Bakanlar Kurulu'na başkanlık etmek, dilediğinde Bakanlar Kurulu'nu toplantıya çağırmak.." Bakın parantez içine alıp özellikle yazdım.. 'Başbakan atamak' diye özetlenen o ifade, anayasada tanımını bulan 'herhangi bir milletvekilini hükümeti kurmakla görevlendirmek' gibi ucu açık bir tanım.. Yani size anlatıldığı gibi genel seçimler marifetiyle siz seçmiyorsunuz Başbakanı, hükümeti falan.. Dolaylı olarak seçiliyor onlar.. Ondandı mesela Demirel'i hakettiği halde Erbakan'a ve Çiller'e hükümet kurma görevi vermemesi.. Yalım Erez gibi bir ismi 'Başbakan' olarak görevlendirmeye çalışması.. Ayrıca cumhurbaşkanının, yürütmeye ilişkin görevleri arasında; "… Dış temsilci göndermek ve uluslararası anlaşmaları onaylamak-yayımlamak…" gibi başka görevleri de var.. Dahası, Türk Silahlı Kuvvetleri'nin Başkomutanı sıfatıyla; ".. Türk Silahlı Kuvvetleri'nin kullanılmasına karar vermek, Genelkurmay Başkanı'nı atamak, Milli Güvenlik Kurulu'nu toplantıya çağırmak, Milli Güvenlik Kurulu'na Başkanlık etmek, Başkanlığında toplanan Bakanlar Kurulu kararıyla sıkıyönetim ya da olağanüstü hal ilan etmek ve kanun hükmünde kararname çıkarmak…" Diyorsunuz ki, 16 Nisan'da 'evet' çıkarsa cumhurbaşkanına 'diktatör yetkileri' geçecek.. Az açıp okusa hayırcı tayfa bugünkü anayasayı, resmin bütününü görecek de, cahilce kendilerine anlatılana inanmayı tercih ediyorlar.. Ne yapacaksın?… Bu anlattığım yetkiler, aynen bu ifadelerle, yani tırnak içine aldığım cümlelerle 1982 Anayasası'nda var var.. Bir iki yetki daha hatırlatıp kapatalım bu bahsi; "…. Yükseköğretim Kurulu üyelerini seçmek, üniversite rektörlerini seçmek, Anayasa Mahkemesi üyelerini, Danıştay üyelerini, Yargıtay Cumhuriyet Başsavcısı ve Yargıtay Cumhuriyet Başsavcıvekilini, Askeri Yüksek İdare Mahkemesi üyelerini, Hakimler ve Savcılar Yüksek Kurulu üyelerini seçmek…"..
**
Ve geldik en önemli bölüme.. Anayasa der ki; "…. Cumhurbaşkanı'nın, Anayasa ve diğer yasalarda Başbakan ve ilgili bakanın imzalarına gerek olmaksızın tek başına yapabileceği belirtilen işlemleri dışındaki bütün kararları, Başbakan ve ilgili bakanlarca imzalanır. Bu kararlardan Başbakan ve ilgili bakan sorumludur. Cumhurbaşkanı'nın resen imzaladığı kararlar ve emirler aleyhine Anayasa Mahkemesi dahil, yargı mercilerine başvurulamaz…." Yani… Erdoğan denge gözetiyor da sistem ortasından 'çat' diye çatlamıyor.. Ama anlatamıyorsun ki..