Ali Bayramoğlu

05 Nisan 2015, Pazar

Adliye’den geriye kalanlar…

Çağlayan Adliyesi'ndeki olaylaydan geriye kalanlar neler?
Bu, önemli bence önemli bir soru. Aradığım yanıt sadece bu terör eyleminin yol açtığı can maliyeti açısından ortaya çıkacak olan sonuç değil, aynı zamanda yol açtığı siyasi sonuçlar.
Aslında olayın nedenleri tartışması da, varsayımsal kaldıkça, siyasi eğilimlere bağlı olarak ele alındıkça, olayın yol açtığı sonuçlar arasında yer alır.
Bu açıdan iki bakış mümkün…
Birincisi olayı, seçimlere doğru Türkiye'yi karıştırma arayışlarına, tümüyle dışarıya bağlamak. Bu tür ihtimaller elbet doğal olarak akla gelen, özellikle eylemi gerçekleştiren gruba, bu grubun tarihine bakıldığında bakıldığında pek ala mümkün olabilecek durumlardır. Sabancı Kulesinde cinayet, katillerden Mustafa Uyar hapishanede öldürülmesi hala akıllarda yer tutan, açık yanıtı verilmemiş pek çok eylemi var DHKP-C'nin.
Ne var ki doğruluk payları olabilecek bu bakış açısını toplumsal ve siyasal hadiselerde, hatta şiddet eylemlerinde tek açıklama unsuru haline getirmek, asayişçi bir yaklaşımı, tek boyutlu bir bakışı besliyor.
Böyle bir bakış açısı Kürt hareketini yıllarca bir kaç eşkiya ve dış tahrike indirgeyen bir işlev görmedi mi? Ayrıca bu zihniyet son derece positivist tutumu da devreye sokuyor, iyi ve değişmez toplum ile kötü ve bozan siyasi müdahale ikiliğini gündeme getiriyor. Türk muhafazakarlarının bu geleneksel eğilimi Gezi olaylarından beri, siyasi alanı daraltan güvenlikçi refleksleri besleyen, yaşadığımız toplumsal kutuplaşmanın temelinde yatan unsurlardan birisi. Kanıtlar ve veriler olmadıkça varsayımların, zaman zaman paranoyaların gerçek kılınmasıBugün tekrar ediyor olması bence hayırlı bir durum değil.
İkinci bakışa gelince…
Bu, bakış açısı gözleri iç dinamiklere, içerideki gerilimlere dikmeyi gerektiriyor. Türkiye bir süredir gergin bir iç siyasi ortamda yaşıyor, muhalefetin keskinleşmesi, sokak hareketlerinin muhalefet gözünde önem ve meşruiyet kazanması Gezi olaylarından bu yana dikkat çeken bir gelişme… Bunun yanında Gezi olayları sol zihniyetin devlet güvensizliği, sokak eylemleri üzerinden aktivizm damarına basmış, böyle bir sinir ucuna dokuraka onu harekete geçirmiş bulunuyor. Bu durum da bir kutuplaşma, taraflaşma ve gerilim unsuru olarak hayatımızda yertutmuş durumda. Bu gerilimin kenti içinde pimi çekilmiş el bombasının andıran çok katmanlı yapıları olan örgütleri alana sürdüğü bir ortam var. Gezi-Berkin Elvan-Çağlayan baskını arasındaki bağ bu çerçevede karşımıza çıkıyor.
Bu ikinci bakış açısının daha gerçekçi ve katmanlı olduğunu düşüyorum.
Geriye kalan bir başka sonuç, Çağlayan baskının araçsallaşması, siyasi partiler, siyasi kuveetler arasındaki iktidar kavgasının bir unsuru haline dönüşmesidir. Bu tabloyu, özellikle ana muhalefet partisinin tavrı gerçek kılmıştır. Kılıçdaroğlu'nun çıkışları, kitabı okumaya sonundan başlaması, esası atladığı gibi olayı hafifseyen, hatta zımnen önemsemeyen bir siyasi tutuma denk gelmektedir.
Aynı terdirgin ve rahatsız edeci sonucu muhalif kesimler, özellikle sol çevrelerde görmek mümkündür. Yaşanan olayda savcıdan ve durumdan çok saldırgan gençlerin anlaşılmasına çaba gösteren, terör eyleminin yol açtığı sonuçtan ziyade devletin iki eylemciyi neden canlı ele geçirmediğini tartışan, üstelik bunun savcı polis kurşunuyla ölmüş olabilir mi sorularına çeviren, 1970'leri hatırlatan mutlak angaje bir tutum…
Hepsi ayrı ayrı rahatsız edici…
Sonuçlar uyarıcı…

SON DAKİKA