Almanya ile bağlantılı kurum ve kuruluşlar (örneğin büyükelçilik, konsolosluklar, Alman Lisesi) dün faaliyetlerine ara verdi. Almanya Dışişleri Bakanı Frank Steienmeier kararın sebebini, "Aldığımız çok ciddi terör ihbarı" diye açıkladı.
Bu satırlar yazılırken, herhangi bir saldırı olmamıştı.
İnşallah hiç olmayacak.
Ancak yine de Almanların aldığı önlemlerin mantıksız olduğunu kimse iddia edemez. Alman Lisesi'nde balon patlasa, olacakları hayal edin!
Korkmakta olan bir insana "Korkma" demenin bir anlamı var mı? Akılcı- mantıklı sözlerle tedirginlik yatıştırabilir mi?
Terör işaretleri sadece yabancıları değil, sıradan vatandaşları da panikletmiş durumda.
Facebook veya Twitter gibi internet sitelerinin yavaşlatılması veya toptan engellenmesi, istenen etkiyi veriyor mu? Soruyorum çünkü insanlar başka yollarla birbirlerini korkutmayı sürdürüyor.
Dün bir arkadaş, telefonuna gelen bir ses dosyasını dinletti.
Bir delikanlı, Emniyetle bağlantılı bir arkadaşının, Ankara bombasını önceden haber verdiğini...
Aynı arkadaşın, şimdi de "Hedefte İstanbul var" dediğini anlatıyor; semt adları filan veriyor.
Aslında büyük kentlerin terörün hedefinde olduğunu bilmek için Emniyet'te tanıdığının olması gerekmez. Gelişmeleri biraz takip etmek yeter.
Ancak bu bilgi, ikna edici bir ses tonuyla telefonlara düştüğünde, tetiklediği korku ve tedirginlik duyguları daha da yoğunlaşıyor.
"Yeşil" terör mü?
Evet, İstanbul'un hedefte olduğunun farkındayız. "İçeriden" bilgi aldığımız için değil, örgütlerin stratejilerini tahmin ettiğimiz için...
Mesela TAK'ın (Kürdistan Özgürlük Şahinleri) 13 Mart Ankara katliamını dün üstlenmesi çok önemli. Yapmayabilirdi.
Birkaç gün bekleyip devletin ve toplumun tepkisini tarttıktan sonra, üstlenmenin işlerine geldiğini düşünmüş olmalılar.
Bu da benzeri eylemlere yine başvuracaklarının işareti...
Üstelik artık rakipleri de var:
PKK şefi Duran Kalkan, terörist sol gruplarla Birleşik Devrim Hareketi (BDH) adıyla anlaştıklarını 12 Mart günü açıkladı. Bunlar kırsalda değil, kentlerde faaliyet gösteren gruplar.
TAK'ın, lider olarak Abdullah Öcalan'ı tanımasına rağmen PKK'yı "pasiflikle" eleştiren Kürtçüler tarafından kurulduğu düşünülürse...
PKK'nın, terörist sol üzerinden, kendisine şehir eylemcileri devşirdiği söylenebilir. TAK'a doğrudan emir veremezken, artık kontrol edebileceği bir kentli terör gücü var elinde.
Güneydoğu'da sıkışan PKK, çatışmayı bütün ülkeye yayarak biraz olsun rahatlamayı hedefliyor.
Büyük kentlerde hendek çatışmasına girmesi mümkün değil. Onun yerine teröre başvuracak.
Beş maddelik BDH anlaşmasının ikinci maddesinde, hükümetin doğayı imha ettiğinin öne sürülmesini ilginç buldum.
Vatandaş metroya, metrobüse binerken tedirgin oluyor, Emniyet de özellikle oralarda tedbir alıyor ya... Yeşili, doğayı, çevreyi ilgilendiren saldırılar da olabilir. Mesela "hem kenti betonlaştırıyor, hem işçilerin ölmesine yol açıyor" deyip büyük bir inşaatı da hedef alabilirler.
Farkındayım; durum çok nahoş: "Onu da vurabilirler, bunu da patlatabilirler" diye düşündükçe insan paranoyaya kapılıyor.