Yazıda yemekten söz edeceğim ama asıl konumuz yemek değil. (O konu bilhassa pazar ilavemizde gayet güzel işleniyor.)
Geçen salı akşamı Moda Deniz Kulübü'nde özel bir etkinlik vardı. Mutfak Dostları Derneği, yeni yılı bu kez 'İstanbul Azınlık Mutfağı' temalı bir yemekle karşıladı.
Mönüde de imzası olan Rum, Ermeni ve Yahudi mutfak erbabı konuşmalar yaptı. Kimi sadece yemeklerden söz ederken, kimi yemek konusunu hayatın diğer taraflarına da bağladı.
Benim ilgimi en çok, 'Sofranız Şen Olsun' adlı kitabını bildiğim Takuhi Tovmasyan ile müzik grubu Vomank'ın ("Kimileri") ortak yakınmaları oldu.
Neydi bu yakınma? Önce meseleyi "bizim" bakış açımızdan anlatmaya çalışayım:
Hani Ermenilerden, 1915'ten söz açılan ortamlarda sıkça rast geliriz. Birisi hemen şöyle der:
"Ay ben Ermenilere çok sempati duyarım. Küçükken bir Arus Teyzemiz vardı. Şahane topik yapardı. Her seferinde bize de verirdi. Tadı hala damağımdadır. Olsa da yesek."
Birisi böyle konuştuğunda diğerleri de ona katılır. Ne hikmetse geçmişte herkesin bir Ermeni komşusu olmuştur. Kadınlar mutlaka topik yapan tatlı teyzeler, erkekler ise babacan amcalardır; kimi terzidir, kimi manifaturacı.
Kanlı tarihe, can sıkıcı siyasi gerginliklere temas etmeden, "ortada kuyu var, yandan geç" taktiğiyle dile getirilen bir "hayat bayram olsa" söylemidir bu.
İşte Takuhi Tovmasyan ile Vomank'ın vokalisti Lara Narin'in yakındıkları tam buydu: Ermenilerin topikle özdeşleştirilmesi.
Hatta Vomank grubu buradan hareketle "Biz Topik Değiliz" isimli bir konser vermişti. Facebook'ta da aynı adlı bir sayfaları vardı.
Peki, bu durumda ne yapmalı?
Yeni bir strateji
Azınlıkların veya kibirli çoğunluk karşısında azınlıkta kalanların, üzerlerine yapıştırılan etiketlerle ilgili iki türlü mücadele şekilleri var...
İlki, iyi bilinen ve sıkça başvurulan "ret" stratejisi: "Biz topik değiliz" diyen Ermeniler işte bunu yapmaya çalışıyor.
Tarihiyle, kültürüyle, diliyle, diniyle bir zenginlik oluşturan halkın, topiğe indirgenmesine karşı çıkıyorlar.
İkincisi ise taktikleri az bilinen, nadiren başvurulan "kabul" stratejisi: Yani reddetmek yerine benimsemek. "Evet, biz topiğiz!" demek; kendini gerçekten lezzetli o yemekle özdeştirmek.
İlginçtir, Osmanlı saray mutfağında birçok Ermeni usta çalışmış olmasına rağmen, topik, Osmanlı-Türk yemekleri kategorisine girmez.
Sarayın dışında, esas olarak evlerde yapılıp yenmiştir (lokantalarda yer alması nispeten yakın tarihlidir.) Yani topik sivildir! Saray kurallarından muaftır.
O halde "topik olmak", "topikleşmek" günümüz Ermenilerince niye kabul edilmesin? Kimliğin gurur veren bir ifadesi niye olmasın?
Sumo güreşi yapmak, yani itişmek yerine, judo denenemez mi: Topik günü, topik yürüyüşü, topik yarışması, topik şarkıları, topik flaması olamaz mı?
Yemeğin bütün dünyada yükseldiği bir dönemde, topikten kaçmak akıllıca bir tercih mi?
Not 1: Topik, "topçuk" demek, yani "küçük top".
Not 2: Benim yediğim en lezzetli topikler, Selin Tokatlıoğlu'nun elinden çıkanlardır. Bir topikçinin, diğer topikçiyi beğendiği görülmemiştir; o da ayrı konu.