Metrobüsteyim; arka sırada, cam kenarında...
Yanımda genç bir kız oturmakta. Derken kızın hemen sağında, ayakta durmakta olan adam, cepteliyle sözcük yağdırmaya başladı.
Adamın konuşma organı, kızın işitme organından bir karış uzaklıkta. O modern bir iletişim faaliyeti sürdürdüğünü sanıyor. Halbuki asıl yaptığı tiz sesini ve abuk cümlelerini kızın kulağına boca etmek...
Kız önce tahammül etti. Ama baktı ki herifin akustik tacizi devam etmekte; öne doğru eğildi. Bir işe yaramayınca, kafasını bana doğru çevirdi.
Artık bu terbiyesizliğe bir son vermek gerekiyordu... "Kulağımızın dibinde bağırarak konuşarak rahatsız ediyorsun" dedim. Önce "almadım" dercesine kafasını salladı. Sonra bağlantıyı kurdu. "Fark etmedim" deyip az ilerideki boşluğa gitti.
Bu olayı anlattığım arkadaşlarım, "Adam yalan söylememiştir; gerçekten de rahatsızlık verdiklerini fark etmiyorlar" dedi. Mesele de o ya! Yok bir de bilerek yapsaydı.
Eski tabiriyle "adabı muaşeret", yani görgü kurallarının varlık nedeni tam da bu değil mi? Tek yapman gereken, kendi özgürlüğünü, diğerlerini rahatsız etmeden kullanmak... Yoksa "otobüste ceptelle konuşma" demiyoruz.
Münasebetsiz sevgili
ABD'de Pew Araştırma Merkezi diye ünlü bir kuruluş var. Ceptele ilişkin tutumları soruşturmuş.
Amerikalıların çoğunluğu... Sokakta yürürken (yüzde 77), kamu araçlarında (yüzde 76) ve sıra beklerken (yüzde 74) konuşmaya okey diyormuş.
Buna karşılık lokantada (yüzde 62), aileyle yemekte (yüzde 88), toplantıda (yüzde 94), sinemada (yüzde 95), kilisede (yüzde 96) telefonla konuşmanın yanlış olduğunu söylemişler.
Moda'da Saklı Köşk adlı çok sevdiğimiz bir kafe-restoran var. Geçen gün arkadaşlarla gittik. Yan masada 23-24 yaşlarında bir çift oturmakta.
Karşısında gayet güzel ve tatlı bir kız olmasına rağmen, hıyarcan ikide bir kendini telefonuna kaptırıyor.
Kız bekliyor, bekliyor. Çaresiz o da tuşlara saldırıp, akılsız oğlanın, akıllı cihazla işinin bitmesini bekliyor.
Sonra neşeli neşeli konuşuyorlar. Bir şeyler yiyorlar.
On beş dakika kadar sonra, hop deminki manzara...
Yaşları ilerlediğinde, bunların tamamı nur topu gibi bir boyun fıtığına sahip olacak.
Özel hayat tiyatrosu
Yaş dedik de... Ceptel ile yer veya kişi bilgisi aramak, buluşma ayarlamak, ıvır zıvırla oynamak, çevredekilerden soyutlanmak dendi mi, gençler yaşlılara (65+) fark artıyormuş.
ABD'de durum nasıl bilmiyorum ama sanırım bir konuda yaşlı Türk kadınları gençleri solluyor:
Varislerine baktırmak için gittiği hastanede çok sıra beklemiş... Oğlunun gömleği sökülmüş ama gelin dikmemiş; halbuki boyanmayı süslenmeyi pek biliyormuş...
Torunu "Babaanne bak matematikten pekiyi aldım, bana Kemalpaşa tatlısı yapsana" demiş.
İşe arabayla gelip giden, hatta bir de şoförü olan köşe yazarlarına bozulan çoktur. Bizim halkın içinde olmamızı isterler. Böylece vatandaşın dertlerini öğrenip medyaya yansıtacakmışız.
Yahu kardeşim dokuz senedir işe otobüsle, vapur, tramvayla gidip geliyorum. Halkın gündemi diye öğrene öğrene Mualla Hanımın şekerinin kaça çıktığını ve Cansu'nun Alican'dan neler çektiklerini öğrendim.