Ataköy'de denizin doldurulmasıyla elde edilecek alana; eğlence ve kongre merkezleri, restoranlar, otoparklar, yüzme havuzları filan yapılacakmış.
Bu arada eleştiriler yükselmeye başladı: Kimi Marmara denizindeki bazı canlıların öleceğinden söz ederken, kimi de olayın rant tarafına bakıyor.
Bu eleştiriler yerinde mi? Bilmiyorum. Ama görüyorum ki her şeyde olduğu gibi, bu konuda da çifte standart uyguluyoruz:
Benzeri bir proje Anadolu yakasında, Maltepe kıyısında uygulandı. Deniz doldurulunca ortaya koskoca bir eğlencedinlence- spor alanı çıktı.
Ataköy'deki 20 futbol sahası büyüklüğünde; Maltepe'deki ise 170 (yüz yetmiş)! Ancak Maltepe, hiçbir zaman Ataköy gibi gündeme gelmedi.
Ayrıca protestocuların sloganı, "Sahil doldurulmasın, kıyılar halka kapatılmasın" şeklindeydi.
Halbuki tersi oldu: "Basık, suratı asık" evlerde oturanlar "halkımız" hafta sonları buralara akın ediyor; denize ve adalara bakarak mangal yapıyor, tavla oynuyor ve uyukluyor.
Bundan 30-35 yıl önce, Dalyan-Pendik arası doldurulmaya başlandığında... "Yalı" dairelerinde oturan burjuvalar feryat etmişti. Kendilerince haklıydılar, çünkü "yol yalısı" olan dairelerinin değeri düştü.
Günümüzde o ailelerin çocukları ve torunları oralarda bisiklete biniyor, koşuyor, köpek gezdiriyor. "Burası iyi ki yapılmış" demeyen yok.
Not 1: Ağustosun rutubetli pazar günlerinde asla gitmeyin, mangal dumanı boğabilir.
Not 2: AK Parti döneminde İstanbul'da yanlış işler yapılmadı mı? Elbette yapıldı. Ancak tarih gösterecek: Sözünü ettiğimiz bu iki doldurmanın, doğru işler sınıfına gireceğinden ben eminim.