Kenan Evren Cuntası 1981 yılında kendi kafasına uygun bir YÖK Kanunu çıkarmıştı. Bu kanuna göre rektörler şöyle seçilecekti:
1) Üniversite bünyesindeki öğretim üyeleri (profesör, doçent ve yardımcı doçentler) oy vererek ilk altı adayı belirleyecek...
2) YÖK'e giden aday isimleri üçe indirilecek...
3) Cumhurbaşkanı bu üç isimden birini rektör atayacak.
Kenan Evren dönemini geçiyorum... 1989'dan günümüze 16 hükümet gördük. Ancak devlet üniversitelerindeki rektör belirleme şekline kimse dokunmadı.
Cumhurbaşkanı Ahmet Necdet Sezer döneminde yine aynı tartışma çıkmıştı. Bu tuhaf kanun sayesinde sadece tek oy alarak (yani kendine oy vererek) altıncı olmuş bir adayın, rektör atanabileceğini TV'de söylemiştim. "Abartıyorsun" dediler. Bir hafta sonra Sezer, iki oy almış birisini rektör atadı!
Dolayısıyla rektör belirlemenin "seçimle" bir alakası yoktur. Cumhurbaşkanı kendi fikrine uygun bir adayı atar. Dün atadı, bugün atıyor, kanun değişmezse yarın da atayacak.
Kanunun temel amaçlarından biri de sakıncalı adayı elemektir. (Sakıncalının tarifi döneme göre değişir.)
Herkes elitçi!
Olayın ironik tarafı nedir biliyor musunuz? Sağcı, solcu, liberal, Kürtçü fark etmiyor.
Akademisyenlerin tamamı, sadece öğretim üyelerinin oy verdiği bir rektör "seçimini" uygun görmekte. "Tuhaflık bunun neresinde" mi diyorsunuz? Şurada:
Üniversiteler... Öğretim görevlisinden muhasebecisine, mimarından sekreterine çok sayıda elemanın çalıştığı kuruluşlardır.
Ancak üniversitenin düzgün işlemesi için emek veren bu kişiler, rektör "seçiminde" yok sayılırlar.
Bu meseleyi, bilgi ve tecrübesine güvendiğim hocalara ne zaman açsam, aynı tutumla karşılaştım:
1) Kimi duymazdan geldi.
2) Kimi konuyu kaydırıp öğrencilerin de oy vermesinin ne kadar yanlış olduğunu anlattı. (Daha o noktaya gelmedik bile.) Ben bugüne kadar, "Üniversitenin iradesine saygı gösterilmeli..." diyen hiçbir rektör adayının, aynı zamanda seçim şeklinin gerçekten demokratikleştirilmesini talep ettiğini duymadım.
Yani sadece öğretim üyelerine oy hakkı veren mevcut kanunu aslında benimsiyorlar...
Ama Cumhurbaşkanının birincinin dışında bir atama yapmasını istemiyorlar.
Velhasıl kazanmayıp atanan da elitçi, kazanıp atanmayan da!
Bakış açıları, sadece yetişkin, erkek vatandaşların oy verdiği Eski Yunan "demokrasisini" andırıyor:
Atina'nın nüfusu 300 bin kadardı ancak onda biri (30 bin kişi) oy kullanabiliyordu.
Yok aslında birbirimizden farkımız.