Çok değil, genel seçime şunun şurasında beş ay kaldı ya... "Aman aday listesine beni de yazmayı unutmasınlar" kaygısıyla verilen demeçler, yapılan konuşmalar birbirini kovalamaya başladı.
Bir siyasetçimiz, "Panik butonu yerine mahallenin namusu fikrini geliştirelim" demiş. Yani eşini döven kocaya, mahalleli müdahale etsinmiş. "Mahalle baskısı" tabiri moda olduğunda sormuştum: "Türkiye'de, mahalle kaldı mı?"
Önce kentlere muazzam bir göç gerçekleşti. Ardından gecekondular üç- dört katlı apartman oldu... Şimdi de o boyasız- sıvasız apartmanlar, kentsel dönüşüm kapsamında 10 katlı, 15 katlı modern yapılar oluyor.
Aynı apartmanda oturanlar bile birbirini tanımıyor. Nerede kaldı mahalle!
Yan daireden, dayak yiyen kadının çığlıkları, dayakçı kocanın küfürleri geldiğinde gidip kapılarını çalmayı bir deneyin bakalım...
Adam "Sana ne" dediğinde, kadın da korkusundan ona katıldığında, size laf kalır mı?
Herif hızını alamayıp sizin de yakanıza yapışırsa, ne yapacaksınız?
Bu ihtimalleri göz önüne alarak, hem yedek güç oluştursun, hem de olaya şahitlik etsin diye alttaki veya üsteki tanımadığınız komşuyu mu çağıracaksınız?
O sırada, her sahnesinde birilerinin başka birilerine bağırdığı yerli dizilerden izlemekte olan komşu gelir mi?
Mahalledeki yüz-yüze ilişkiler artık yok. Büyük kent anonimleşmek demek... Çaresiz polise ihbar edeceksiniz. O da "karı-koca arasına girilmez" deyip yan çizecek.