Giyilmiş kadın iç çamaşırları çalan Çinli vakasını biliyor musunuz? Tang adlı 30 yaşlarındaki Çinli, bir kadın iç çamaşırı fetişisti. Gençliğinden beri külotlara ve sutyenlere büyük ilgisi var.
Genellikte mahalledeki bir kadının çamaşırlarını çalıyor; koklayıp okşadıktan sonra tavan arasına saklıyor. Sonra tekrar ava çıkıyor.
Uzun yıllar yakalanamayan yetenekli fetişist, tavan çökünce yakayı ele verdi. Çaldığı çamaşırların toplu halde fotoğrafını gördüm: Bir iç giyim mağazasını donatacak sayı ve çeşitlilikte.
Kırmızı, siyah, yeşil, pembe... Beyazın az olması adamın tercihi mi, yoksa Çinli kadınların mı; bilemiyorum.
Bu adamın hali, bugün değineceğim konuyla ilgili. Herhalde farkındasınız: Hırsızlık ile yolsuzluğun farkı tartışılıyor bugünlerde...
Lafı uzatmadan söyleyeyim: İkisinin birbiriyle örtüştüğü durumlar olsa da, kategorik olarak fark gözetmek durumundayız.
Hırsızlığın maddi kazancın ötesinde anlamı olabiliyor. Çinli fetişist bunun güzel bir örneği. Bazen psikolojik bozukluk hırsızlığın nedenini teşkil ediyor.
Bir de tıpta "kleptomani" denen durum var: Kimisi ihtiyaçtan değil, sadece çalmak için çalıyor. (Sosyete hanımları vardır böyle...)
Yolsuzluk ise ne sapkınlık, ne de hastalık... Sadece ahlak bozukluğu... Birden fazla insanla birlikte yapılan, sıradan hırsızlığa göre daha nitelikli bir "devletin imkânlarını kullanarak, başkalarının hakkını kendine mal etme" biçimi.
Özetlersek... Hırsızlığın hafifletici nedenleri olabilir: Fetişizm, kleptomani, hastasına ilaç almak, çocuklarına ekmek götürmek gibi...
Yolsuzluğun ise bu tip gerekçeleri yok. Onun biricik hedefi, (doğrudan veya dolaylı) kendine maddi imkân sağlamak. Yani itiraf etmek haricinde hafifletici bir neden gözükmüyor.