David Bowie bayıldığım şarkıcılardan değildir. Bence şov yönü, sanatına baskındır.
Dört-beş parçasını severim elbette. "İyi Noeller Bay Lawrence" filmindeki oyunculuğuna ise hayran kalmıştım.
Berlin'in en ünlü sanat merkezlerinden Martin Gropius Bau'da, bir David Bowie sergisi olduğunu öğrendiğimde tereddüde düşmüştüm:
Gitmeli mi? Gitmemeli mi?
MGB'de aynı günlerde, en büyük zevki Çin hükümetini sinirlendirmek olan Ai Weiwei'ın da sergisi vardı.
Eh, ona gelmişken, Bowie'yi es geçmeyelim dedik.
Serginin bulunduğu üst kata çıktığımızda bir kuyrukla karşılaştık. Uzun değildi ama yavaş ilerliyordu. Seyircileri sekiz-on kişilik gruplar halinde içeri alıyorlardı.
Buna bir anlam veremedim.
Ne yani David Bowie'ye Mona Lisa muamelesi mi çekiliyordu? Alt tarafı şarkıcı yahu!
Neyse... Sıramız geldi.
İçeri girdik. Ve aklımız uçtu!
Bizleri niye böyle azar azar aldıkları belli olmuştu:
Dar sayılacak, zik-zaklı bir koridor boyunca kurulmuş olan sergi, müziğin de eşlik ettiği bir görsel şölendi. (Klişe bir laf oldu ama aynen öyle: "Görsel bir şölen".)
Önemli olan sunum
1947 doğumlu sanatçı, adeta bir bukalemundur:
Kılıktan kılığa girer, yüzüne envaiçeşit makyaj yaparak ve saçlarıyla oynayarak kâh erkeğe benzer, kâh kadına.
Bazen de cinsiyetsizmiş gibi görünür. (İkinci evliliğini süper model İman'la yapmıştı.
İki çocuğu var.) Hadi bunları geçtik.
Bowie'nin konserlerde veya albüm kapağı çekimlerinde giydiği cümbüşlü kıyafetler bile başlı başına bir görsel bombardımandır.
Evet, tamam, malzeme etkileyici ama bir insanın hayatı, bu kadar mı güzel, bu kadar mı çarpıcı bir biçimde "yeniden kurulur"?
Dikkatinizi çekerim:
İçerikten değil, "sunumdan" söz ediyorum. Serginin her adımında sizi durduran; illa da bakmaya, dinlemeye ve okumaya davet eden bir sunum...
Işık oyunları, hologramlar, siyah-beyaz videolar, kukla tiyatrosunu andıran atraksiyonlar ve "yok artık" dedirten daha nice numara...
Milleti niye böyle azar azar aldıkları belli olmuştu:
Nispeten küçük sayılacak bir mekanda kurulmuş olmasına rağmen saatler harcanacak bir sergiydi. (İtiraf ediyorum:
Artık Bowie'yi daha çok seviyorum.)
Çıkışta... Şaşkınlığımızı atlatmaya çalışırken, bu kez de kendimizi türlü-çeşitli Bowie hediyelikleriyle dolu dükkânda bulduk! (Cüzdanımıza zor hâkim olduk.)
Az para, çok zekâ
Bunları niye mi anlattım?
Tablo ve heykelleri sergilerken fazla atraksiyon yapılamaz.
Eseri ya duvara asar ya da yere (veya bir kaidenin üstüne) koyarsınız.
Buna karşılık pop tarafı ağırlıklı sergilerde çok çeşitli oyunlar yapmak mümkün.
Mesela sinemayla ilgili bir sergide, afişleri duvara asmanın, fotoğrafları masaya dizmenin ötesine kolayca geçilebilir...
Madem paramız ve teknolojimiz yetersiz. Düşük bir maliyetle kotarılmış, bir-iki çarpıcı "sunum numarası" olamaz mı? Böyle durumlarda bize esas gereken zekice fikirler; o kadar...