İşçi ölümleri insanların zihninde giderek daha fazla yer ediniyor. Bu meseleyi önemseyenler, "Acaba uygulaması kolay bir yöntem var mı" diye düşünmekte...
Dün Mimar Metin Kaşo aradı. Önerisi, işin içine sigorta şirketlerini katmak...
Ancak Metin Bey olayı, "az riske az prim, çok riske çok prim" şeklinde düşünmüyor. Onun önerisi sigorta şirketinin bizzat denetleyen olması.
Kaşo'nun böyle bir öneri yapmasının temel nedeni denetlemeyi, devlet elemanlarının yaptığı durumlarda işin içine rüşvetin girmesi. Müteahhit veriyor denetçiye el altından parayı, alıyor onayı...
Dolayısıyla sistemi öyle kurmak gerekiyor ki, rüşvet yemek denetçinin çıkarına uymasın...
Okurumuz Sedat Sert, "Bizde iş güvenliği kuralları sözde vardır.
Yönetmelikler yazılır, işçiye imza attırılır işe girerken vs, ama çalışma esnasında kimse dikkat etmez" dedikten sonra Amerikalıların yaklaşımını anlatıyor:
"Aliağa'da Enka, Amerikalı bir şirket ile birlikte doğalgazdan elektrik üretim tesisi kurmuştu. Sadece bir kaza oldu, o da tamamen işçi kusuruyla... Çünkü Amerikan şirketinin mühendisi, ustabaşısı, sabah işçilerden önce gelip, işe başlamadan önce işçileri kontrol ediyordu baretini, eldivenini, botunu, emniyet kemerini, vs. Sürekli işçilerin başında duruyor ve hiçbir riske izin vermiyordu..."
Bir başka okurumuz ise dünkü yazımdan sonra, "Sizinkinin bir adım sonrası, 'Sallandıracaksın Taksim'de üç kişiyi, bak nasıl yola geliyorlar' mantığıdır" demiş.
Hayır değil. Okurumuz yanılıyor. Orada "Sallandıracaksın Taksim'de..." mantığı toptancı örnek üzerine kuruludur.
Ben o yaklaşıma kesinlikle karşıyım.
Acı var mı acı?
Çok basit bir şey talep ediyorum: "Yaptırım"... Yani "müeyyide"... Suç bireyseldir. Yani asla "Sallandırın" demiyorum.
Suçluya uygun bir ceza verin diyorum.
Kendisine milyonlar kazandıracak işçilerin güvenliğini umursamayan patron...
Böyle davrandığı için ceza alacağını...
Üstelik bu cezanın, "astarı yüzünden pahalı" bir ceza olduğunu bildiği anda...
Sizce hangi davranışı tercih eder?
Ama Türkiye'deki, tepetaklak duran bir adalet sistemi... Cezayı patron düzeyinde değil, sıradan çalışan düzeyinde kesiyor.
O zaman da patronlar, bildiklerini okuyorlar.
Olay bu...
Amerikalı yönetici, vatandaşı olmayan işçilerin de sağlığını gözetiyor... Peki, bizimkiler niye yapmıyor?
Sorarsanız maliyet filan diyecekler...
Yalan! Torunlar İnşaat gururla açıklıyor işte: "Bu yılın ilk altı ayında net kârımız 270 milyon lira..."
Yahu o kârın yanında, asansörü tamir ettirmek kaç para ki? Patronun oturduğu evin aylık masrafı mı? Otomobilinin yedek parça fiyatı mı?
Altı ayda yapılan 270 milyon liralık kârın, faraza 100 milyon lirasının ceza olarak kesildiğini düşünün. Böyle bir yaptırım olsaydı ve daha da önemlisi uygulansaydı...
O asansör zamanında tamir edilir miydi, edilmez miydi?
Not 1: Özellikle 100 milyon lira dedim. Çünkü malum bizde "yeni magandalar" arabayı yolun ortasına bırakıyor. Nasihat eden trafik polisine de "Neyse cezası ödeyelim" diyor.
Not 2: İçinde kurtlar gezen yemeklere daha gelmedik.