Okurlarımızın bayram rehavetini henüz üzerlerinden atamadığını varsayarak, mümkün olduğu kadar kısa bir şekilde, siyaset- dışı birkaç konuya değinmek istiyorum.
1) Dün Boyner firması, "Erkek stili tatile nasıl gider" başlığıyla, fevkalade gecikmiş bir mail yolladı. Öneriler tahmin edeceğiniz gibi: Deniz tatili yapanlara şort ve tokyo, doğa tatili yapanlara ise şapka ve sırt çantası, vs...
İnsan bunu görünce, "peki ben ne yapıyorum" diye düşünmeden edemiyor. Mesela kendi aracımızla çıktığımız tatillerde bavulda, çantada, arabada olağan giysilerden başka neler oluyor:
Bazı oteller elektrik sarfiyatını azaltmak için fiş sayısını bire kadar düşürüyor. Bizim gibi telefon ve tablet düşkünleri için adeta mini yokluk durumu oluşuyor. Bu yüzden üçlü uzatma kablosu taşıyorum arabada... Olmadık anda bir sökük veya yırtık meydana gelebiliyor. Onlara karşı küçük bir dikiş seti... Havluyu, peştamalı şemsiyeye tutturmak için birkaç klips... Birkaç metre sicim ki faydaları saymakla bitmez...
2) Boyner dedik, aklıma Coca -Cola'nın son projelerinden biri geldi. Sosyal sorumluluğu, kazanç ve global itibarla mükemmel bir şekilde kaynaştırmışlar. Olay şu: Biliyorsunuz Dubai, korkunç sıcak altında çalışan Güney Asyalı (Hindistan, vs) inşaat işçileriyle dolu. Bütün hayalleri eş ve çocuklarına iyi bir gelecek sağlamak. Bu çağdaş kölelerin en temel sorunu, aileleriyle görüştükleri telefon ücretlerinin pahalı olması...
Konuşmayı çok kısa kesmek zorunda kalıyorlar.
Coca -Cola buradan hareketle "Mutluluğa Merhaba" kabinleri yapmış. Bunlar kırmızı renkli telefon kabinleri ama cihazlar kola kapağıyla çalışıyor. Bir kapak, "bir dakika" değerinde... İşçi para kullanmadan, zaten içtiği kolanın kapağını atarak konuşuyor memleketiyle... Mayıs ayından beri uygulamada olan bu fikri çok beğendim.
3) İslamcı bir aydın, yüzde 80'ine katılmadığım bir yazı yayınladı geçenlerde. "Faydasız ilimler ve bilgiler edinen kimse akıllı değil, akılsızdır" diyor. Hop, dur bakalım beybaba! Bir bilginin faydalı olmadığını nereden biliyorsun? Gel sana basit bir misal vereyim:
Kanat çırpma şekline bakarak, bir sivrisineğin cinsiyetini öğrenmenin bir anlamı var mı? İlk bakışta ne kadar faydasız bir bilgi değil mi? Halbuki bal gibi var!
Deniz kenarına masa atmıştı lokantacı... Oturduk. Güneş yavaş yavaş batıyordu. Gündüzün sıcaklığı kalmamıştı. Şahane bir ortamdı. Tam bir şeyler yemeğe başlamıştık ki ilk saldırı geldi: Bacağımda bir kaşıntı. Sonra ayağımda. Ardından kolumda...
Akşamın inmesiyle birlikte sivrisinekler hücuma geçmişti. Garson sinek kaçıran tütsüden getirdi, bacaklarımızın dibine koydu ama bir işe yaramadı. Yemeği bırakıp kaçtık.
Halbuki yakınımızda, "dişi sivrisinek avlayan lazer cihazı" olsaydı, rahatımızı bozmamıza gerek kalmazdı.
Niye sadece dişiler? Çünkü insanı sokan, erkekler değil, dişi sivrisinekler... Söz konusu lazer de yalnızca onları vuruyor.
Ne diyorsun bu işe beybaba?