Bayramınız kutlu olsun! "Bayram" ne hoş bir kavram. Sevgi, neşe, sevinç gibi duyguları çağrıştırıyor. Tabii bir de nostalji... Bayramlara ilişkin anılarımız hep güzeldir: Çok sevdiğimiz dedemizi ziyarete gitmişizdir, annemiz bayıldığımız tatlıyı yapmıştır, ne zamandır istediğimiz bir oyuncak alınmıştır.
Çocukluğunu, "Bayramlar olmasın... Eyvah yine mi bayram" diye geçiren çocuk var mı acaba? Bu sorunun normal cevabı "Yoktur herhalde" olsa gerek.
Ancak... Geçen yıllarda şahit olduğum bir olay, böyle de olabileceğini, bazı çocukların bayramlardan nefret edebileceğini gösterdi bana.
Bayram vesilesiyle tatile çıkmıştık. Kumsalda güneşleniyor, denize giriyoruz. Derken az ötemize üç çocuklu bir aile geldi. Şöyle bir baktık, geçtik...
Ancak bir süre sonra adamın sesi plajda yankılanır oldu. 5-7 yaşlarındaki çocukları denize çağırıyordu. Ama ne çağırış: Adeta Gestapo komutanı!
Kumda çukur kazmaya başlamış olan çocuklar, oyuna devam etmek istiyordu. Ama yok; baba kafaya koymuş bir kere, onları denize sokacak.
Çocuklardan biri yine de gitmeyince, beline kadar denize girmiş olan adam üşenmedi, çıktı, ittire kaktıra onu da soktu.
Denizde de çocuklara emirler yağdırmaya devam ediyordu... Ve o arada öyle bir bağırıyordu ki bütün plaj dinliyordu.
Bir süre sonra adam iyice azıttı. Çocuklara fiziksel acı da vermeye başladı: Dediğini yapmadı diye birinin kolunu kıvırdı, diğerinin kulağını çekti... Ve bütün bunlar olurken, zekâ seviyesi yüzde 50 indirimli olduğu yüz ifadesinden belli olan anne ortada hiçbir tuhaflık yokmuş gibi kendi işine bakıyordu.
Olay bizim için de çekilmez hale gelmişti. Yan taraftaki Alman çift doğruldu; bunları seyrediyordu. İçimden kalkıp adama girişmek geçiyordu ama sonra ne olacak?
Alenen işkence
Polis gelse, "adamla niye kapıştın" dese... Ne cevap vereceğim? "Çocuklarına bağırıyordu, kulaklarını çekiyordu" filan desem, "Sana ne oluyor, onlar adamın çocukları, hem zaten anneleri de yanlarında..." cevabını alacak; velhasıl kabahatli ben olacağım.
Ben bunları aklımdan geçirirken, üç çocuk birden altına işemez mi? Olacak iş değil. Çocuklar yaş olarak o dönemi çoktan geride bırakmış. Altlarına işemelerinin tek nedeni babanın terörü.
Tabii bunun üzerine adam zıvanadan tam çıktı. Bağırıyor, itiyor- kakıyor, tokatlar atıyor...
Biz "yetti gari" aşamasına ulaşırken, bir şey oldu, aniden ve hızla toparlanıp gittiler...
Korkunç bir manzaraydı. Düşünün ki izleyenler için bile tahammül etmek çok zordu.
Aradan yıllar geçti, yine de olay aklıma geliyor: Acaba o çocuklara şimdilerde neler oluyor? Ruh sağlığı açısından mutlaka arızalar oluşmuştur.
Seri katillerin çocuklukları incelendiğinde, birçoğunun bu tip ana- babalara sahip oldukları görülüyor. Yani ruhsal bozukluk o dereceye varabilir.
Bayram demiştik... O çocuklar herhalde "aman bayram gelmesin de, tatile çıkmayalım" diye düşünmüşlerdir. Çünkü akranları için oyun bahçesi olan plaj, o çocuklar için işkence mıntıkası oluyordu. Onca insanın ve asıl diğer çocukların arasında bağırılmak, altına yapmak ve dayak yemek... Aman Allahım! Diğerlerinin zihnindeki o güzelim bayram kavramından ne kadar farklı!
Avrupa'daki bazı Türkler, "Burada devlet çocuklarımızı elimizden alıyor, onları nasıl yetiştireceğimize karışıyor" filan diye yakınıyor ya... Hemen hak vermeyin. Hepsi olmasa da bir kısmı, işte bu tür "işkenceci, zorba, mütecaviz" aileler. Halbuki nasıl "hayvan hakları" varsa, "çocuk hakları" haydi haydi var.
Tekrar iyi bayramlar!