Bir sorum var: "Eserlerini sevdiğiniz sanatçıları yakından tanımak ister misiniz?" Bu soruyu ne zaman ortaya atsam, sohbete katılanlar anında ikiye ayrılmıştır:
Yuvarlak hesap, 10 kişiden yedisi, "Tabii ki tanışmak-tanımak isteriz" der. "Hayır istemeyiz" diyenler azınlıkta kalır.
Ben sanatçıyı (sanatçı yerine yıldız futbolcu filan da olabilir) yakından tanımak istemeyenler safında yer alıyorum.
Neden mi? Çünkü eserlerini veya oyunculuğunu çok beğendiğiniz bir kişinin karakteri, mizacı, hali-tavrı veya diğer becerileri size çok ters gelebilir.
Öyle ki eserlerinden aldığınız zevk sonucu gözünüzde büyüttüğünüz sanatçı, hırtın teki çıkabilir. Karşınızda kibirli, vurdumduymaz, kaba, bencil... Veya tam tersi sünepe, zevzek, gülünç bir kişi bulabilirsiniz.
Peki, o zaman ne olacak? Eserlerinden aynı hazzı alabilecek misiniz? Kuşkuluyum. Sanatçıdaki olumsuz yan, eserdeki olumlu yanı mutlaka çatlatacak, hatta kırıp dökecektir. Velhasıl eserden aldığım zevkin, sanatçı tarafından bozulmasını istemeyenler takımındanım. Bana eseri verin, sanatçı sizde kalsın.
House mu, Laurie mi?
İşte böyle düşündüğüm için... İstanbul Kültür Sanat Vakfı'nın düzenlediği 21'inci Caz Festivali kapsamında kente gelen Hugh Laurie ve The Copper Bottom Band'in konserine gidip gitmekte tereddüt ettim.
Çünkü İngiliz oyuncu ve müzisyen Hugh Laurie... Digiturk'te yıllarca merakla izlediğimiz "Dr. House" adlı rekorlar kıran ABD dizisinin başaktörüydü.
Dr. Gregory House, hastanenin "özel tanı koyma" bölümünün başıydı. Teşhis konulamayan, tuhaf belirtiler gösteren hastalar House ve ekibine getiriliyordu.
Bir bacağı aksadığı için bastonla dolaşan Dr. House'un özelliği, son derece zeki ama bir o kadar da kaba oluşuydu. Lafını asla sakınmaz, hataları affetmez, insanca kaygıları aşağılardı...
Bölümlerin temel yapısı aşağı yukarı aynıydı: Yoğun çabalara ve envaiçeşit tahlile rağmen hastaya bir türlü teşhis konulamaz...
Ama sonunda Dr. House, alakasız bir olay sonucu parlayıveren keskin zekasıyla vakayı çözerdi. (Bonus olarak da dizi kahramanlarının aşkları, kavgaları, psikolojik sorunları...)
İşte bu "Dr. House" (yani Hugh Laurie) şimdi cazcı, şarkıcı ve komedyen yönüyle karşımıza çıkacaktı. Acaba sanatçının zihnimde oluşmuş aurası son mu bulacaktı?
Zevcenur Hanımın, "Gitmezsem ölürüm" şeklindeki abartılı ısrarı sonucu çarşamba akşamı Cemil Topuzlu Açıkhava Sahnesi'nde bulunmak zorunda kaldım. (Hollanda-Arjantin maçının kaçması da cabası.)
Sonuç: Hugh Laurie ve arkadaşları son derece eğlenceli bir konser verdi. Aynı zamanda komedyen olan Lourie, sözleri, mimikleri ve davranışlarıyla seyirciyi kırdı geçirdi.
Ne yalan söyleyeyim, son yıllarda izlediğim en eğlenceli konserlerden biriydi. Tahmin ettiğimin aksine caz, blues ve tango parçalarından oluşan repertuarın müzik kalitesi de gayet yüksekti. Konserden çok mutlu ayrıldık.
Bu arada olan 'Dr. House'a oldu: Zihnimdeki "nobran, aksi ama çok zeki bir hekim" imgesi uçtu gitti, onun yerini, "gırgır ve yetenekli müzisyen Hugh Laurie" imgesi aldı.
Eh, hiç yoktan iyidir.