Geçen hafta CHP ile MHP'nin, Köşk seçiminin yeni mahiyetini kavrayamadığını söylemiştik.
Cumhurbaşkanı adaylarının meydanlarda ve ekranlarda propaganda yapması... Ardından Köşk'te kimin oturacağına, yüzde 50'nin üstünde bir oranla halkın karar vermesi... Ayrıca halkın, davranışlarını beğendiği bir cumhurbaşkanını, ikinci bir 5 yıl daha o makama seçebilmesi...
Bütün bunlar, işin rengini değiştiriyordu.
Tabii CHP'li olup da değişen durumun gayet iyi farkında olanlar da var: Dün HaberTürk gazetesinde yayınlanan söyleşisinde, CHP'nin eski başkanı Deniz Baykal'ın yeni durumu gayet iyi kavradığını anlıyoruz.
Baykal'ın zihninde nasıl bir Cumhurbaşkanı olduğunu, Başbakan Erdoğan'ınkiyle kıyaslarsak, daha iyi anlarız.
Tayyip Erdoğan, "Koşan, terleyen cumhurbaşkanı" diyerek, Başkanlık Sistemine atıfta bulunuyordu. Yani onun hayalinde "icraat yapan" bir Cumhurbaşkanı var.
Ancak mevcut Anayasa, buna izin vermiyor. Dolayısıyla, "pratikte uygulanan" ama Anayasa'da (henüz) hukuki dayanağı bulunmayan bir Başkanlık olacak Erdoğan'ın Köşk'e çıkışı... (Bence hâlâ aday olmama ihtimali var.)
Deniz Baykal ise "Yeni seçilecek Cumhurbaşkanı, siyasete müdahale eden, etkin biri olmalı" diyerek, değişen durumu gayet iyi kavradığını gösteriyor.
Vesayetin dönüşü mü?
Ancak onun modeli çok farklı. Bakın Baykal neler demiş:
"Cumhuriyetin temelinde üç temel norm yatıyor: 1) Etnik, dinsel, mezhepsel ayrışmaları ve sınıf farklılıklarını dikkate almayan, eşit yurttaşlık anlayışı. 2) Siyaseti dinin etkisinin dışında tutma kararı ki bu bize demokrasi ve İslam'ı aynı anda yaşama şansı veriyor. 3) Tüm zaaflarına rağmen Türkiye'nin bir hukuk devleti olması."
"Yaşadığımız sorunların nedeni bu değerlere duyarsızlık... Yanlışlıklar daha ortaya çıkmadan siyasete müdahale edecek, kararlı, etkin bir Cumhurbaşkanını tercih etmeliyiz."
"Vatandaşlık anlayışımızı bozacak uygulamalara izin vermeyecek... Mezhep anlayışına dayalı dış politikaya karşı çıkacak... İçeride Türkiye Cumhuriyeti'ni tarif edecek, hukuk devleti konusunda tereddüt yaratmayacak... Yolsuzluklar karşısında susmayacak...
Görünen o ki Baykal'ın hayalindeki Cumhurbaşkanı ile Erdoğan'ınki çok farklı:
Erdoğan, icraat yapan, bir Cumhurbaşkanı, yani Başkan istiyor.
Baykal ise halktan aldığı güçle, icabında Hükümete ayar veren, tabiri caizse partilere karşı çoban gibi davranan bir Devlet Başkanı...
Baykal'ın modeli bana Askeri Vesayet Rejimi'ni çağrıştırdı. Partileri hizaya sokan, icabında Hükümete höt diyen bir Cumhurbaşkanı... Asker uzun yıllar tam da bunu yapmadı mı?
Asker, Eylül 2011'den itibaren siyaset alanını sivillere bıraktı ya... Acaba Baykal, askerin yerini, yeni tipte bir devlet başkanıyla mı doldurmaya çalışıyor?
"Cumhuriyetin Süperegosu" gibi davranacak, icabında kaşlarını çatarak parmak sallayacak bir devlet başkanı...
Özetle: Erdoğan, Cumhurbaşkanı değil "Cumhur Başkanı" olma arzusunda... Baykal'ın hayali ise Köşk'te bir "Cumhuriyet Başkanı" görmek!