Taşeron sistemi hakkındaki dünkü yazıma birçok mesaj geldi. Okurumuz Cengiz Keleş şöyle demiş:
"Ana işi kömür çıkartmak olan bir şirketin, ana işi kömür kazmak ve taşımak olan işçileri, taşeronla çalıştırması normal midir? Madenci şirketler peyzaj, güvenlik, yemek gibi hizmetleri taşerona versinler ama tünele girenler olmaz bence..."
Cengiz Bey, şöyle düşünün: Diyelim ki size miras olarak bir kömür madeni kaldı. Paranız var, bankadan kredi de alabilirsiniz. Ancak kömür işini bilmiyorsunuz.
Bu durumda kömür çıkarma uzmanı bir taşeron şirketle anlaşma yapamaz mısınız? Yapmamalı mısınız?
"Yemek", "güvenlik", "peyzaj" gibi farklı alanlarda taşeronla anlaşmayı makul karşılıyorsunuz da... Kömür çıkarmada niye uygun bulmuyorsunuz?
Görüyorum ki... Bilhassa kömür madenlerindeki, sadece kâr odaklı, vicdansız- ahlaksız "Alaturka Taşeronluk" sistemi ile... Akılcı bir üretim örgütlenmesi olan "Sorumlu Taşeronluğu" birbirine karıştırıyoruz.
İş güvenliği, işçi sağlığı gibi konularda... Taşeron şirket kadar, hatta ondan da fazla, organizasyonu yapan ana- şirket sorumlu olduktan sonra... Sorun nedir?
National Geographic'te izlediğim programda, iki-üç yıl öğretmenlik yaptıktan sonra, inşaat sektörüne girmiş bir işçi vardı. Las Vegas'ın kızgın güneşi altında çalışmasına rağmen, "Ücreti ve diğer şartları daha iyi" diyordu.
Sistemin bir sektörde, hatta bütün Türkiye'de, iğrenç bir biçimde uygulanması, o sistemin kötü olduğu anlamına gelmez.
Aklıma geldi, sorayım: Türkiye'deki 60 küsur yıllık uygulaması ağır aksak, yarım yamalak diye, demokrasiden vaz mı geçmeliyiz?