Medya, Türkiye Odalar ve Borsalar Birliği'nin Mali Genel Kurulu'na ilişkin bir konuyu öne çıkardı: Başbakan Erdoğan'ın, Kılıçdaroğlu'nu eleştirmesi... CHP Başkanı'nın da ona cevap vermesi...
Gündelik siyaset açısından bu önemli olabilir tabii... Ancak bizim asıl tartışmamız gerek nokta, TOBB Başkanı Rifat Hisarcıklıoğlu'nun şu cümlesiydi:
"6 yıldır milli gelirde 10 bin dolara takıldık kaldık..."
Bu bariz ama önemli bir saptama ve bence AK Parti-CHP çekişmesinin çok ötesinde bir durum...
Türkiye'nin büyüdüğünü söylüyoruz... Hükümet ekonomiyi canlı tutmak için elinden geleni yapıyor... Ancak milli gelir kişi başı 10 bin dolarda dolaşıyor; bir türlü artmıyor.
Açık ifadesiyle... Türkiye maalesef ekonomide "Orta Gelir Tuzağına" yakalanmış durumda.
Ben bu kavrama ilk kez Cumhurbaşkanı Abdullah Gül'ün Hindistan ve Bangladeş'i kapsayan Güney Asya seyahatine ilişkin izlenimlerimi kaleme alırken değinmişim.
Tarih, bundan dört yıl öncesi: Şubat 2010... Bakalım "Orta gelir tuzağına düşer miyiz" başlıklı yazıda neler demişim:
Ekonomist olmadığım için gözümden kaçan bir kavramı Cumhurbaşkanı Gül'den öğrendim: "Middle Income Trap" ("Orta Gelir Tuzağı").
Fakir ülkelerin, orta gelirli ülkeler haline gelmesi nispeten kolay oluyor. Ücretlerin düşüklüğünden yararlanarak, diyelim ki tekstille kalkınıyorlar.
Ama orta seviyeye çıkınca bir sorunla karşılaşıyorlar: Orta hallilik, ücretlerin artmasına yol açıyor. Bu durumda ülke, daha fakirlerin rekabetiyle karşılaşıyor.
Peki, üst seviyeye geçmek için ne yapmalı? Formül belli: Katma değeri yüksek olan ileri teknolojiyi üretmek...
İşte tam o noktada bir de bakıyorlar ki zengin ülkeler ileri teknoloji üretimini ve pazarlarını çoktan ele geçirmiş. Kişi başına ortalama gelirin 10 bin dolara yaklaştığı Türkiye inşallah bu tuzağa düşmez.
Mühendisler nerede?
Sadece Hisarcıklıoğlu'nun değil, Hükümete yakın veya uzak birçok ekonomistin sözünü ettiği bir durum bu. Dikkatinizi çekerim, altı yılın henüz iki yılı geçmişken iktisat kökenli Cumhurbaşkanı uyarıyor.
Aradan dört yıl daha geçiyor. Adeta ayı tuzağına kaptırmışız bacağımızı, bir türlü ileriye gidemiyoruz.
Neydi temel mesele? İleri teknolojili üretim yapamamak... Yapsak bile satacak pazar bulamamak...
O halde soralım: İleri teknoloji nasıl elde edilir? İcat yaparak... Hani "inovasyon" deniyor ya; işte onu başararak.
Bence zurnanın zırt dediği nokta şu soruyla başlıyor: Bu icatları "kim" yapacak?
Cevap belli: Çok iyi eğitim almış mühendisler...
Peki, çok iyi eğitim almış Türk mühendisler var mı? Var. Dolu. Neredeler? Çoğu yurt dışında çalışıyor. Türkiye'ye gelmeyi de düşünmüyorlar.
Niye gelmiyorlar? Çünkü onlara serbestçe çalışacakları bir ortam sunulmuyor: Şirketlerin araştırma-geliştirmeye ayırdıkları para yetersiz. Bu da hem ücretlere, hem de laboratuarlara yansıyor.
Bu kadar mı? Hayır değil. Çok önemli bir nokta daha var: Bu mühendisler yurt dışında okurken her alanda demokratik bir havayı soluyor. Özgürlüğe alışıyor. Benzeri bir ortam burada olmadığı için de gelmiyorlar.
Acı gerçek bu işte...