Türkiye'nin en iyi haber sitesi
EMRE AKÖZ

Tembeli ödüllendirmek (hem de devlet eliyle)

Öyle haberler var ki... Birçok kişiyi mutlu ederken, beni fena halde üzüyor.
Örneğin şu haber: "
Ekonomi yönetimi, kamu ihalelerinde yerli üreticiye sağlanan yüzde 15'lik fiyat avantajını, yüzde 25'e çıkarmaya hazırlanıyor. Yani yüzde 25 pahalı da olsa, Türkiye'de üretilen ürünün tercih edilmesi zorunlu hale gelecek..."
Soracaksınız: Yerli sanayiyi desteklemenin nesi kötü? Önce bir örnek vereyim: Konya'daydım...
İşadamlarıyla sohbet ediyorduk...
Ürettiği tencereleri yurt dışına da satan bir girişimci aynen şöyle dedi: "Eskiden gelişigüzel üretim yapardık... Ne zaman ki rekabetle tanıştık; üretim tarzımızı değiştirmek zorunda kaldık. Çünkü 10 tencere ürettiğimiz hammaddeden, artık 15 tencere çıkarmak zorundaydık. Aksi halde piyasadan silinecektik. Önce çok zor geldi ama başardık."

Rekabet edemeyen ölür

Yukarıda değindiğim iki olay, birbirine tamamen zıt iki anlayışı temsil ediyor.
Tencere üreticisi rekabet karşısında ayakta kalabilmek için zekâsını ve imkânlarını zorluyor. Hammaddeyi çok daha akılcı biçimde kullanarak maliyeti düşürüyor. Böylece birim başına düşen enerji sarfiyatı azalırken, daha çevreci bir üretim yapılmış oluyor.
Devlet ihalesinde yerli firmaya zaten tanınmış olan yüzde 15'lik fiyat avantajını, yüzde 25'e çıkarmak ise ne anlama geliyor; biliyor musunuz? Firmalar düpedüz tembelliğe teşvik edilecek. Rekabet için çaba sarf etmesine gerek kalmayacak.
Yukarıda örneğini verdim: Tencere üreticisinin yüzde 25'lik fiyat avantajı olsaydı, akılcı davranmasına gerek kalmazdı. Çünkü nasıl olsa, yabancının 100 liraya vereceği tencereyi, o 125 liraya devlete satacaktı.
Yüzde 25'lik fiyat avantajı... Türk üreticisinin, yabancı üreticiye kıyasla, yüzde 25 daha tembel, yüzde 25 daha mantıksız, yüzde 25 daha akılsız, tasarım açısından yüzde 25 daha zevksiz davranması anlamına geliyor.
Belki de tam tersini yapmak... Şu anda yüzde 15 olan fiyat avantajını, faraza yüzde 10'a indirmek gerekiyor.
Türk girişimciler, rekabet etmeyi, 1980'lerde Turgut Özal sayesinde öğrenmeye başlamıştı. Yüzde 25 kararı ise Özal öncesine, yani kalitesiz ve pahalı mallar çağına dönüş anlamına geliyor. Yerli sanayiyi desteklemek başka... Yerli sanayiyi rekabetten korumak başka... Yerli sanayiyi, yabancılarla rekabet edecek imkânları vererek destekleyelim.
Tembelleştirerek değil.

Ekonomide bölücülük
Not:
Bu işte bir başka tuhaflık daha var.
Yine aynı örnekten giderek anlatmaya çalışayım...
Büyük bir Türk şirketinin 10 bin tane tencere alacağını varsayalım.
Şirketin satın alma müdürü olsanız hangisini tercih edersiniz? 125 liralık yerli tencereyi mi, yoksa tamamen aynı niteliklere sahip olan 100 liralık yabancı tencereyi mi?
Şimdi aynı örneği mesela ordu ihalesine uyarlayalım: Yerli üreticiyi desteklemek için askeriye 125 liralık tencereyi tercih edecek...
Bu da şu anlama geliyor: Türkiye'nin sanayicileri... Devletin ihtiyaçlarını olan malları üretenler ile... Devlete mal satamayanlar olarak ikiye bölünecek. İlk kesimin yüzde 25'lik "yan gelip yatma" avantajı olacak, diğerleri ise rekabet için harıl harıl çalışacak.
Bizzat devlet eliyle ekonomide bu tip bir ikilik yaratmak doğru mu?

Yasal Uyarı: Yayınlanan köşe yazısı/haberin tüm hakları Turkuvaz Medya Grubu’na aittir. Kaynak gösterilse veya habere aktif link verilse dahi köşe yazısı/haberin tamamı ya da bir bölümü kesinlikle kullanılamaz.
Ayrıntılar için lütfen tıklayın.
SON DAKİKA