Türkiye'nin en iyi haber sitesi
EMRE AKÖZ

Yarı Başkanlık mı?

Türk Sanayici ve İşadamları Derneği'nin (TÜSİAD) 42'nci Genel Kurulu'nun başkanlığını, işadamı ve eski siyasetçi Sedat Aloğlu yapıyordu.
Ocak 2012'deki kurulda konuşan Ali Babacan'ın aracılığıyla Başbakan Erdoğan'a bir mesaj göndermişti Aloğlu:
"Lütfen şu üç kere kısıtlamasını kaldırın... Bu sadece benim değil, üyelerimizin çoğunun dileğidir..."
Olayı hatırlamama... Başbakan Erdoğan'ın Japonya ziyareti sırasında söyledikleri vesile oldu. Başbakan Erdoğan özetle şöyle dedi:
"Millete hizmet etmek için illa da milletvekili olmak gerekmez. Partinizi seviyorsanız, onun gösterdiği yurtiçindeki ve dışındaki görevlerde çalışırsınız..."

Hep aynı pozisyonda

Bu sözlere baktığımızda, AK Parti tüzüğündeki üç dönem art arda milletvekilli olmaya ilişkin kısıtlamanın devam edeceğini görüyoruz.
Zaten bu ilkeden hareketle bazı uygulamalar da yapılıyor. Mesela üç dönemi dolduracak olan eski Adalet Bakanı Sadullah Ergin, Hatay'dan... Eski Ulaştırma Bakanı Binali Yıldırım ise İzmir'den belediye başkan adayı gösterildi.
İşin ilginci, sadece üç dönem art arda milletvekilliği yapabilme kısıtlaması aynı zamanda Genel Başkan olan Erdoğan'a da uyuyor.
Yani "tüzük değiştirilmezse", 2015'te yapılacak olan genel seçimlerde Erdoğan, milletvekili adayı olmayacak.
Peki, böyle mi olacak?
Kimse buna inanmıyor. İki şık var: 1) Ya partinin tüzüğü değiştirilecek... 2) Ya da başka bir çözüm...
Partinin tüzüğü değişir mi? Neden olmasın? Kul yapısı değil mi bu? Değiştirirsiniz olur biter.
Ama ben sanmıyorum. Çünkü Erdoğan bu konuda hiç farklı konuşmadı. Mesela, "Günü geldiğinde düşünürüz" demedi. Yıllardır ne diyorsa, bugün de aynı şeyi söylüyor.

Mizacı izin vermez

Tüzük değişmeyecekse, ne olacak? Bir ara Başkanlık Sistemi tartışıldı. Başbakan ve birkaç yakın çalışma arkadaşı çok bastırdı ama genel bir kabul görmedi. Partinin tabanı da başkanlığa iltifat etmedi.
Ne olacak peki? Erdoğan, evine mi dönecek? Danışman filan mı olacak? Mümkün değil! Ne seçmeni buna izin verir, ne de mizacı...
O halde Cumhurbaşkanlığı en makul pozisyon olarak duruyor. Ama "hangi" Cumhurbaşkanlığı?
Bugün Köşk'ün yetkileri çok fazla... Ancak yine de bir Başbakan gibi icra yetkisi yok. (Yani şu haliyle Köşk'e çıkması, "Erdoğansız AK Parti" isteyenlerin hayali.)
O zaman akla... Hem "Başkanlık olmayan", hem "icra yapabilen", hem de bugünkü Anayasa ile fazla çelişmeyip birkaç küçük çaplı değişiklikle geçilebilecek olan Yarı-Başkanlık Sistemi geliyor. Yani Cumhurbaşkanının güçlü ve icracı olduğu Fransız sistemi...
Tabii o zaman da şu soru doğuyor: Köşk'te başarılı olsa da, yedi yıldır kendini kızakta hisseden, icraya susamış olan Abdullah Gül nereye oturacak?
Siyaset bu; patırtısı biter mi hiç? Hele Türkiye'de...
Not: Ergenekoncuların, Balyozcuların yeniden yargılanma ihtimalini Köşk'e hazırlık olarak okuyanlar elini kaldırsın.

Yasal Uyarı: Yayınlanan köşe yazısı/haberin tüm hakları Turkuvaz Medya Grubu’na aittir. Kaynak gösterilse veya habere aktif link verilse dahi köşe yazısı/haberin tamamı ya da bir bölümü kesinlikle kullanılamaz.
Ayrıntılar için lütfen tıklayın.
SON DAKİKA