Gittiğimiz yabancı kentin, modernçağdaş sanat müzesi varsa, mutlaka gezeriz. Eski eserler; tablolar, heykeller, giysiler o kentin ya da ülkenin geçmişini anlatır...
Çağdaş sanat ise hâlihazırdaki zihniyetin, en ileri, en eleştirel fikirlerini yansıtır. (Beyoğlu'ndaki Pera Müzesi'nde Ürdün sergisi açılmıştı.
Gezerken ağlamaklı olmuştuk.)
Kısaca MACBA denilen Barselona Çağdaş Sanat Müzesi'ne de aynı merakla gittik. Acaba futbolda yeni bir ekol kuran Barselona kenti, çağdaş sanatta ne durumdaydı?
Ancak hayal kırıklığına uğradık. Hem nitelik, hem de nicelik açısından cılız bir müzeydi. (İstanbul Modern'in yanında sözü dahi edilmez.) İspanya'yı da derinden sarsan ekonomik kriz, eser sayısındaki azlığı açıklayabilir.
Ancak niteliksel zayıflığı anlatamaz.
Miro, Gaudi, Dali
Şaşırdık. Çünkü bir gün önce Miro Müzesi'ni gezmiştik. Favori sanatçılarımdan Joan Miro modern sanata muhteşem katkılarda bulunmuştur. 1975'te, doğduğu kent Barselona'da Miro Vakfı'nı kurarken amacının modern sanat ile halkı yakınlaştırmak olduğunu söylemişti. (Şimdi ise müze yönetimi fotoğraf çekilmesini yasaklamış!
Saçmalığa bakar mısınız? Miro'ya ihanet ediyorlar düpedüz.) Tabii bir de Antoni Gaudi var...
Belki de hiçbir mimar onunkine benzeyen, öylesine psychodelic işler yapmadı.
Gaudi'nin eseleri Alice Harikalar Diyarında kitabından çıkmış gibi.
Peki ya bir başka Katalan olan Salvador Dali? Gerçeküstücü akımı tek sanatçıyla simgeleyin deseler; tereddütsüz Dali'yi gösterir birçok kişi.
Geçmişlerinde böyle modern sanatın devleri olan Katalanlar, MACBA'yı niye boşlamışlar acaba? Belki de çağdaş sanat bizzat hayatlarının içinde olduğundan:
Şehrin hemen her yerinde karşınıza bir çağdaş sanat eseri (özellikle heykel) çıkıyor.
Biz gittiğimizde kayda değer tek çalışma Lawrence Weiner'inkilerdi... Ama o da yerli değil, Amerikalı. "
Who is Barcelona?"
"Hiç mi bir şey yoktu" diyeceksiniz?
Vardı! Barselona'nın son 50 yıl içinde...
Sıradan bir İspanyol kentinden... Turizm ve estetiğin öne çıktığı Katalan incisine dönüşmesini anlatan çalışmalar ilginçti.
Bu eserlerden anladık ki kentin yöneticileri, Barselona'yı "marka kent" haline getirmek için planlı biçimde çalışmış.
Mesela 1980'lerde "Barselona Kimdir" diyerek ödüllü bir fotoğraf yarışması yapmışlar.
Bunu görünce aklıma bizim Büyükşehir'in "Dört Mevsim İstanbul" adlı fotoğraf yarışması geldi...
Arkadaşlar, bırakın laleleri, mevsimleri filan... İnsana yönelin! Aynı Barselona gibi biz de "İstanbul Kimdir" başlığıyla bir fotoğraf yarışması düzenleyelim.
Bolca para ödülü koyalım.
Yabancıların katılmasına da izin verelim.
Dünya âleme duyuralım.
İstanbul'da baş döndürücü bir çeşitlilik olduğu için, sanatçılar bir değil, üç veya beş seri fotoğrafla anlatsın, vizörde kurduğu kent kimliğini...
Gördük işte: Barselona bir güzelse, İstanbul üç güzel!