Turizm Restaurant Yatırımcıları ve İşletmecileri Derneği (TURYİD), Arçelik, Dream Design Factory (dDf) ve Türk Mutfağı Derneği'nin organize ettiği, Gastro İstanbul adlı yeme-içme-eğlence festivaline gittik geçen gün.
Küçükçiftlik Parkı'ndaki etkinlikte meraklılar, Mikla, Sunset, Lucca, Big Chefs gibi 40'a yakın ünlü lokantanın yiyeceklerini, cüzi bir ücret karşılığında tadabiliyordu.
Tamam ama 9 Mayıs'ta başlayıp bu akşam sona erecek olan festival niye düzenlenmişti? Herhalde vatandaş hoşça vakit geçirsin diye değil.
Dolaşırken çok eski arkadaşım, dDf'nin kurucusu Arhan Kayar ile karşılaştık. İki yıldır planladıkları festival hakkında konuşurken, TURYİD Başkanı Kaya Demirer (Frankie) ve Festival Komitesi İcra Kurulu Başkanı Cem Mirap (Lucca) da koşturmaktan vakit buldukça bize katıldı... Böylece görüntünün ardındaki derinlik ortaya çıkmaya başladı
Bir hayal gerçek oluyor
Festival elbette sektörü bir araya getiriyor: Girişimciler, aşçılar, üreticiler, tedarikçiler, imalatçılar... Ancak yerelliği aşan bir amacı var festivalin. Kısaca ifade edersem: Asıl hedef Türk mutfağını dünyaya açmak...
Eğer festival kendini Türkiye ile sınırlandırsaydı, New York Times başta olmak üzere Batı'nın etkin medya organlarını davet etmeye zaten gerek kalmazdı.
Ayrıca Michelin'in değerlendirme bölgelerine karar veren sorumlusu da geliyordu. Eğer bir aksilik olmazsa yakında Marmara ve Ege bölgeleri Michelin'in kapsama alanına girecek. ('Bu Yolun Sonu Michelin'e Çıkar' başlıklı 9 Şubat tarihli yazıma bakabilirsiniz.)
Yurt dışı bağlantıları duyunca çok sevindim. O kadar ki... Zeytinyağında "butik-marka" kurma yolunda ilerleyen Rengin Suar, "Festivali nasıl buldunuz" diye sorduğunda, "Hayallerimi gerçekleştiriyorsunuz" dedim. Rengin Hanım da şaşırdı.
Demek istediğim şu... Mutfakları muhteşem olan üç ülke var: Çin, Türkiye ve Fransa... Niye muhteşem?
Çünkü bunların geçmişi imparatorluk... İmparatorluk demek, ülkenin değişik yerlerinde yapılan yemeklerin merkeze getirilmesi... Ve yüzyıllar içinde saray mutfağında mükemmelleştirilmesi demek.
Patlama yapacak!
Fransa yemekte dünya sahnesine çoktan çıktı. Çin de çıkıyor. Ya Türkiye? Yemeklerimizden söz ederken gözleri parlamayan, ağzı sulanmayan yabancı yok. Ama...
New York, Londra, Paris veya Tokyo'ya gittiğinizde ne doğru dürüst Türk lokantası var, ne de Türk yeme-içme ürünleri. (Belki tek tük...)
Türk mutfağı markalaşamadığı gibi, zeytinyağı ve şarap gibi ürünlerimiz de ancak toptan alıcı buluyor. (Toptan verirsen 2 lira, şişelersen 20 lira!) İşte bu makus talihi yenmemiz gerek.
Organizatörler durumun bilincinde oldukları için İtalyan uzmanları çağırmışlardı. Arkalarında bir imparatorluk olmamasına rağmen, İtalyan mutfağının küresel başarısının sırlarını anlattılar dünkü panellerde... (Kritik soru: Sahi biz iaşede iyiyiz de, pazarlamayı niye beceremiyoruz?)
Bir kenara not edin: Gastro İstanbul'un iki yılı var. Eksikler gelecek yıl tamamlanır. Üçüncü yılda, 2015'te dünya çapında patlama yapar!