Demokrasinin esasında farklılık vardır. Toplumun farklı kişi, zümre ve sınıflardan oluştuğu... Dolayısıyla bu aktörlerin farklı fikir ve haklara sahip olabileceği baştan kabul edilir. İfade ve örgütlenme özgürlüğü işte bu farklılıklardan doğar...
Ancak demokratım diyen ve hatta samimi bir şekilde demokrat olduğunu sanan kişiler bile yukarıda anlattığım esaslardan uzaklaşabiliyor.
İşte örnek... Şu satırlar bir siyaset bilimciye ait: "(Kürt meselesinin) demokrasi içinde çözülmesi, çoğunluğun desteği ile çözülmesi demek... Çoğunluk, azınlığın sorunu hakkında bir hüküm verecek..."
Haklar çoğunluğa sorulamaz
Türkiye'de siyasetin çarkları böyle dönüyor olsa bile... Fevkalade yanlış bir demokrasi anlayışı bu...
Çünkü haklar söz konusu olduğunda, çoğunluğun desteği diye bir şey olamaz demokraside. Çoğunluğa ancak kim yönetecek sorusuna cevap aranırken başvurulur.
Hep verilen örnektir: Güney Afrika'nın eski hali kadar keskin olmasa da, ABD'de ciddi yoğunlukta ırkçılık vardı. Mesela otobüste siyahlar arkada otururdu. Tabii beyazlardan yer kalırsa...
Eğer karar çoğunluğa kalsaydı, azınlıktaki siyahlar asla eşit olamazdı. Arkalara atılmalarına devam edilirdi.
Peki, siyahlar haklarına nasıl kavuştu? Hukuk yoluyla! Çoğunluğun ırkçı hegemonyası, anayasa ve yasalarca kırıldıktan sonra eşitlik sağlandı.
Eğer haklar konusunda çoğunluğun rızasını almaya kalkışırsanız... Onun adı demokrasi olmaz... Diktatörlük olur, otoriterlik olur, çoğunlukçuluk olur... Yapılana zulüm denir, haksızlık denir, çoğunluk vesayeti denir ama demokrasi denemez...
Temel fıkrası gibi...
Çoğunluğun azınlık hakları konusunda karar vermesi, Temel'in fıkrada, "açık yeşiller öne, koyu yeşiller arkaya otursun" demesine benzer. Demokraside haklar, ne çoğunluğun rızasına, merhametine, hoşgörüsüne bırakılır; ne de azınlığın!
Bu işin özünde, farklılıklarla birlikte doğan hakların kabulü vardır. Demokrasinin işlediği bir ülke istiyorsak, bunu baştan kabul edeceğiz. Birisinin ne söyleyeceğine veya kendini nasıl tanımlayacağına çoğunluk karar veremez.
Başa dönersek... Kürt Sorunu bağlamında sözü edilen Türk Sorunu, çoğunluğun zulmüdür.
Soru da basit, cevap da: Kürtler haklarını kullanacak mı, kullanmayacak mı? Demokrasi varsa kullanacak. Kullanamıyorsa, demokrasi yok demektir.
Mülkiyeti tartışıyor musun?
Kıyas yapalım: Çoğunluk öyle istiyor diye, kişinin mülk sahibi olması veya miras hakları engellenebilir mi? Hayır mı? Güzel...
Peki, ekonomik haklar konusunda aklınızın ucundan dahi geçmeyen bir şeyi... Yani çoğunluğun kararına başvurmayı... Niye siyasi haklar (kimlik hakları, örgütlenme hakları, vs) söz konusu olduğunda yapıyorsunuz?
Bence durum açık: Çünkü Muhafazakârsınız, İslamcısınız, Milliyetçisiniz, Kemalistsiniz, Sosyalistsiniz... Ama Demokrat değilsiniz...