Eğer bakan atamalarını, hizmet yarışındaki bayrak değişimi olarak görenlerdenseniz, bu köşeyi okuyarak vakit kaybetmeyin. Naifliğinizi şenlendirecek birçok başka yazar var medyada.
"Ne bayrağı Allah aşkına; çocuk mu kandırıyorlar? İktidar, tarihin her döneminde, kurtlar sofrası olmuştur" diyenlerdenseniz... Sizi ilgilendirecek bir konudan söz edeceğim.
Merakla beklediğim House of Cards'ın ilk bölümünü nihayet salı akşamı izledim. Dizinin başrolünde iki Oscarlı aktör Kevin Spacey yer alıyor.
Digitürk 6'da gösterilen House of Cards, Washington'daki politik çekişmeleri anlatıyor: Kurtların, kuzu maskesiyle gezdiği... Öğlen kurulan ittifakların, akşama dağılıp, sabah yeniden kurulduğu... Seks karşılığında dolar değil statü alınan... Herkesin Brütüs olduğu bir ortam.
Michael Dobbs'un aynı adlı romanından uyarlanan House of Cards'ın temel meselesi çok basit: Hak ettiğini düşündüğü koltuk verilmediğinde, bir politikacı neler yapabilir?
Demokrat Parti adayının Başkan olmasında önemli rol oynayan 'kahramanımız' Francis Underwood, Dışişleri Bakanlığına atanmayı beklemektedir.
Ama güvendiği dağlara kar yağar: Başkan onu tercih etmez! Francis, Hükümetin istediği kanunların, meclisten geçmesi için, parti çoğunluğunu idare etmeyi sürdürecektir.
Bir kurttan daha tehlikelisi yaralı bir kurt olsa gerek: Francis, elindeki meşru ve gayrimeşru bütün imkânları kullanarak yönetime gizli bir savaş açar.
"Centilmence mücadele", "çıkarlardan arınmış özveri", "ahde vefa" diye nutuk atan siyasetçilere gülüp geçenlerdenseniz... House of Cards tam size göre.