Günümüzde "Osmanlı" dendi mi mangalda kül bırakmayanların çoğu... Ya Osmanlı'dan habersizdir ya da sadece işine gelen bir Osmanlı'dan söz etmektedir.
Mesela "Ecdadımız at sırtından inmedi" diyenlerin, Osmanlı dönemi sanatından söz ettiğini nadiren duyarsınız. Biraz mimari, biraz hat, az buçuk müzik... Sonra gelsin cenkler.
Pazartesi akşamı Beşiktaş'taki Fulya Sanat'ta izlediğim Emre Aracı imzalı gösteri ise Osmanlı'nın genellikle geçiştirilen bir yönüne değiniyordu.
Emre Aracı müzik tarihçisi ve bestecidir. Özellikle yurtdışındaki arşivlerde çalışan Aracı, Osmanlı-Türk müziği hakkındaki bilgilerimize önemli katkılarda bulunmuştur.
Geçen akşamki gösterinin konusu Osmanlı'da Opera idi. "Gösteri" diyorum çünkü etkinlik konserden ibaret değildi: Önce Emre Aracı seyirciye 1830-1870 döneminden bilgiler verdi...
Ardından o konuyla ilgili bir parçayı, İstanbul Devlet Opera ve Balesi sanatçıları seslendirdi. Böyle açıklamalı, 15 kadar parça dinledik.
Gösterinin beni en çok etkileyen yanı ise... Padişahların Beyoğlu'ndaki Naum Tiyatrosu'nda seyrettikleri Rossini, Verdi, Donizetti operalarından daha fazla... Sultan Abdülaziz'in bestelediği "Invitation a la valse" adlı parçaydı.
Abdülaziz'in böyle bir bestesi olduğunu bilirdim ama hiç dinleme fırsatım olmamıştı. Gayet güzelmiş!
Dikkatinizi çekerim: Sadece dinine, kültürüne, geleneklerine bağlı değil... Aynı zamanda beste yapacak kadar Batı müzik formlarına vakıf bir padişahtan söz ediyoruz.
Soru: Günümüzde genel kültürü bu çapta olan kaç üst düzey yönetici biliyorsunuz?
Not 1: Fulya Sanat'ta etrafıma baktım. "Ah Osmanlı, vah Osmanlı" diye nutuk atanlardan, ilaç olsun diye, bir kişi dahi göremedim.
Not 2: Ben bu satırları yazarken... Samanyolu Yayın Grubu'nun 20'nci yaş günü vesilesiyle, Fethullah Gülen'in Kırık Mızrap'ından bestelenen parçaların seslendirileceği konser henüz başlamamıştı. Bu kez eserler farklı formlarda olacaktı. Burak Kut da oradaydı, Garo Mafyan da... Sonucu merak ediyorum.