Cumhurbaşkanı Gül, İngiliz Financial Times gazetesine verdiği mülakatta, siyaset anlayışı bağlamında Başbakan Erdoğan'dan farkını anlatmış. Bu vesileyle ben de aynı konudaki fikrimi beyan etmek isterim.
"Lider" Erdoğan: Bir Ortaçağ kalesi düşünün... Erdoğan, koçbaşı denilen ve kale kapısını kırmaya yarayan direğin önüne geçer...
"Haydi arkadaşlar, kaleyi alacağız, arkamdan gelin" der ve ya Allah saldırır.
Onun bu cesurca hareketi başkalarını da harekete geçirir. Pata küte, dan dun, kale kapısını kırarlar.
Bazıları bu mücadelede telef olmuştur ama ne gam, kale ele geçirilmiştir.
"Politikacı" Gül: Gül ise o kaleye asla naralar atarak saldırmaz. Önce kaleyi inceler. Sonra kapıyı tıklatır: "Merhaba, açar mısınız?" Tabii ki açmazlar.
Kalede su sorunu olduğunu fark etmiştir: "Ama yanımda harika ayran getirdim, istemez misiniz?"
"Olmaz, içeri dalarsın" derler. Gül pes etmez: "Canım kapıyı azıcık aralayıp ayran testisini alıverirsiniz."
Dudakları kurumuş nöbetçiler kapıyı azıcık aralar. Onlar testiyi alırken, Gül de ayağını kapının aralığına koyar.
Gerisi kolaydır. Aralık genişletilip, kapı açılır. Gül ve arkadaşları kaleyi ele geçmiştir. Kayıp yok denecek kadar azdır.
Özetle: İki politikacı da amaçlarına ulaşmak için siyasetin her türlü meşru aracını kullanıyor elbette. Ancak temel özelliklerini son aşamaya doğru itersek, aralarında böyle bir fark olduğunu görürüz.