Haberi biliyorsunuz: Türkiye ile Hollanda ilk diplomatik ilişkiyi 400 yıl önce kurmuştu. Bu anlamlı olay çeşitli etkinliklerle kutlanıyor.
Son olarak İstanbul Kültür Sanat Vakfı organizasyonuyla dünyaca ünlü Kraliyet 'Concertgebouw' Orkestrası, cumartesi akşamı Haliç Kongre Merkezi'nde konser verdi.
Hollanda Veliaht Prensi Willem Alexander, Prenses Maxima, Devlet Bakanı ve Başbakan Yardımcısı Ali Babacan, Hollanda Dışişleri Bakanı Frans Timmmermans gibi kalburüstü simalar da konseri izledi.
Ben haberlerde yer almayan birkaç noktaya değinmek istiyorum:
Dünyanın en iyi orkestrası
Hollanda'nın nispeten küçük bir Avrupa ülkesi olduğuna bakmayın: Eskiden küresel ölçekte bir deniz imparatorluğuydu... Bu sayede büyük ressamlar yetiştirip, denizciliğin gelişmesine önemli katkılarda bulundu.
Kraliyetin sürdüğü bir demokrasi olan Hollanda, Türkiye'nin AB üyesi olmasını destekleyen bir ülke...
Hollanda Dışişleri Bakanı konser öncesi yaptığı konuşmada "Dünyanın en iyi orkestrasını dinleyeceksiniz" dedi. Daha önce hiç canlı dinlemediğim için gayriihtiyari dudağımı büktüm. Ama adam haklıymış: Yok böyle bir ses! Ben diyeyim "Kaşmir", siz deyin "kadife"...
Sonra uyandım: 1888'de kurulmuş bu senfoni orkestrasını ben en son birkaç yıl önce CD'den dinlemiştim. CD'de ve transistorlu bir amplifikatörde bu yumuşaklığı hissetmek çok zor...
Gerçeğine yakın bir sesi yakalamak için, baskısı çok iyi bir plaktan, çok iyi bir müzik sistemiyle (elbette lambalı amplifikatör olacak) dinlemek gerekiyor.
120 müzisyen acaba o uyumlu yumuşaklığı tutturmak için yılda kaç saat çalışıyor? Bu sorunun doğru cevabı, Batı zihniyetinin bizimkinden farkını ortaya koyacaktır.
Ankara'dakiler çatlasın!
Gelelim İstiklal Marşı'na... Konsere geçmeden önce, dünyaca ünlü şef Lorin Maazel yönetimindeki orkestra, iki ülkenin ulusal marşlarını çaldı.
Niyetim konseri izlememiş olan müziksever okurlarımıza nispet yapmak değil elbette... Ancak kayıt düşmem gerekiyor:
Olağanüstüydü! Bu yaşıma kadar İstiklal Marşı'nın böylesine muhteşem bir biçimde icra edilişine şahit olmadım. Bizim Cumhurbaşkanlığı Senfoni Orkestrası kesinlikle bu kadar güzel çalamıyor.
Evet, sazendeler müthişti ama hanende kitlesinin, yani İstiklal Marşını söyleyen Türk seyircilerin çıkardığı ses her zamanki gibi berbattı. Aksi zaten mümkün değil: Beste ve güfte birbirine uymuyor.
Kadere bakın... Bu beste ve bu güfte yürürlükte kaldığı sürece, kendi ulusal marşını doğru dürüst söyleyemeyen bir millet olmaya mahkûmuz!
Concertgebouw ne demek?
Dikkat ederseniz yazının başında Concertgebouw kelimesini 'tırnak içine' aldım. Çünkü bence orada eğlenceli bir nokta var.
Topluluğa Türkçede, "Kraliyet Concertgebouw Orkestrası" İngilizcede, "Royal Concertgebouw Orchestra" deniyor. (Flamanca: "Koninklijk Concertgebouworkest".)
Ancak Concertgebouw, "Konser Salonu" demek. Yani aslında Türkçesi "Kraliyet Konser Salonu Orkestrası", İngilizcesi de "Royal Concert Hall Orchestra" olmalı.
Tabii benimkisi sadece fikir jimnastiği: Yoksa bu görkemli markanın adı çoktandır "Concertgebouw."