Sıra dinleyicilere geldiğinde, Prof. Ayhan Aktar, "Kusura bakmayın ama sizin beklentinizi karşılayacak bir gençlik yok..." dedi: "Hayatta ne olmak istediklerini sorduğunuzda, 'Hocam zengin olmak istiyoruz' diyorlar. O kadar!"
Sabancı Üniversitesi'nin Karaköy'deki iletişim merkezinde pazartesi günü bir kitap tartışma toplantısı vardı.
Üniversite bünyesindeki İstanbul Politikalar Merkezi'nin düzenlediği toplantıda gazeteci Osman Ulagay'ın "Türkiye Kime Kalacak?" adlı kitabı konuşuldu.
Kapaktaki ikinci başlık daha da ilginçti: Başbakan'ın Yazdırdığı Kitap. Ne olmuştu da Başbakan Erdoğan, Ulagay'a kitap yazdırmıştı?
Yayınlanmayan yazı
26 Şubat 2010'da, Başbakan Erdoğan medya patronlarına çatan ünlü konuşmalarından birini daha yapmış, Ulagay da buna tepki göstermişti.
Önce "Başbakan'ın dükkânında bana yer yok" demiş... Ardından da, o sırada yazdığı Milliyet'e, "Medya patronları Başbakan'a cevap vermeyecek mi?" başlıklı bir yazıyı göndermişti.
İkinci yazı üzerine Milliyet'in Yayın Yönetmeni Tayfun Devecioğlu kendisini aramış ve Doğan Grubu'nun Başbakan'a cevap vermeme kararı aldığını, böyle bir yazının kendisini zor durumda bırakacağını söylemişti Ulagay'a...
Bunun üzerine Ulagay da kendini geri çekmişti. (O günden beri de yazmıyor.)
İşte Prof. Ayşe Kadıoğlu ve Prof. Fuat Keyman'ın moderatörlüğünde tartışılan 168 sayfalık nispeten ince kitap böyle bir geçmişe sahipti.
Toplantıda gazeteci Meral Tamer ve Kadri Gürsel, Prof. Ersin Kalaycıoğlu, araştırmacı Bekir Ağırdır, Füsun Eczacıbaşı, CHP Parti Meclisi Üyesi Gülseren Onanç gibi simaları gördüm. Ayrıca tanımadığım akademisyenler ve izleyiciler de vardı.
Kabahat kimde?
Osman Ulagay birçok noktaya değiniyor.
Bunların çoğunu geçeceğim.
Yazısının yayınlanmamasından niye Aydın Doğan'ı ya da Tayfun Devecioğlu'nu sorumlu tutmadığını tartışmak gerek aslında.
Doğan Grubu onun yazısını koymadı ama maşallah Kemalist Faşo Yılmaz Özdil, Hürriyet'in üçüncü sayfasından Başbakan'a ve AK Parti seçmenine hakaretler yağdırmaya devam ediyor...
Sözcü, Aydınlık, Birgün, Cumhuriyet, Taraf gibi gazetelerin her gün hükümete çaktığı bir ortamda, "medya üzerinde baskı var" deyip duruyor Ulagay...
Reklamdan siyasete
Tartışmaya katılanların çoğu Ulagay'ın, "Başbakan Erdoğan'ın bir hikâyesi var... Atatürk'ün mirasına sahip çıkanların da iktidara gelmek için bir hikâyesi olması gerekir... Umudum gençlerde..." demesini pek beğendi.
Bir hikaye ile ortaya çıkma fikri, reklam sektöründen kaynaklanıyor. Ürünlere kimi gerçek, kimi uydurma hikâyeler iliştiriyor reklam yazarları. "Ninemin yoğurdu" ya da "Çocukluğundan beri rüzgârla dost olan adam" bunun minik örnekleri. Sanırım Ulagay o renkli hayallerden etkilenmiş.
Uydurma değil gerçek
Bu yüzden gerçeği göremiyor: Halkın gözünde Tayyip Erdoğan'ın yaşamı, yazılmış bir hikaye değil, gerçeğin ta kendisi. İktidar yürüyüşünü engellemek için adamı hapse attılar yahu; daha ne olsun?
Toplantı Atatürkçü entelektüellerin fikir üretemediğini gösterdi bana. Umutlarını, Erdoğan'a oy kaybettirecek bir küresel krize bağlamış durumdalar.
Hatırlatayım: Halk arasında, başkasının yardımıyla gerdeğe girmek, denir buna...