Dün 'sabah.com.tr' üzerinden yayın yapan Sabah TV'de arkadaşlar, "28 Şubat darbesi bağlamında rövanşist olmayalım diyenler var; bu talebi nasıl yorumluyorsunuz" diye sordu.
(Emre Aköz'ün Sabah TV'de yaptığı açıklamaları izlemek için tıklayın)
Onlara verdiğim basit cevabı başlıkta da kullandım: Şimdi rövanş zamanı!
Niye böyle düşündüğümü anlatmadan önce iki noktaya açıklık getireyim:
1) Rövanş ne demek? Fransızcadan geçen bu kelimeyi Türk Dil Kurumu Sözlüğü şöyle tanımlıyor: "Sporda veya oyunda yenilmiş olanın, aynı rakiple oynadığı ikinci oyun."
Kötü ifade edilmiş bir tanım. Ayrıca kelimenin özü tanıma alınmamış. Basitçe intikam alma fırsatıdır rövanş.
2) 28 Şubat (1997) postmodern darbe sürecine maruz kalan Necmettin Erbakan'a da, Tansu Çiller'e de bir sempati duymam. Tarzları bana uymaz. Yani onların hakkını savunmamın sebebi, sevgi değil, ilkeler.
Darbeciler ve yardakçıları
Halkın verdiği oylarla Meclis'e girmiş olan Erbakan başkanlığındaki Refah Partisi ile Çiller başkanlığındaki Doğru Yol Partisi... 1996'da kısaca RefahYol denilen bir koalisyon hükümeti kurmuştu.
Türkiye'nin sınırlarını korumaları için maaş ödediğimiz... Altlarına lüks makam arabaları verdiğimiz... Dayalı döşeli lojmanlarda yaşattığımız generaller... Başta Hürriyet ile Sabah grupları olmak üzere, İstanbul büyük sermayesinin sesi olan medyayla ve bilhassa kimi Yüksek Yargı mensuplarıyla işbirliği yaparak RefahYol'u 1997'de iktidardan indirdiler... Dönemin Cumhurbaşkanı Süleyman Demirel de bu darbenin gerçekleştirilmesinde onlara yardımcı oldu...
Bana ve benim gibi düşünenlere göre bu yapılan suçtu.
Gasp varsa, ceza da olacak
Çünkü halkın oyuyla, Anayasa ve yasalara uygun biçimde işbaşına geçmiş bir hükümeti devirmek suçtur... Hükümeti devirmek için planlar yapmak suçtur... Plan yapanlara yardımcı olmak, bu hedef uğruna elindeki araçları (örneğin gazete ve televizyonları) kullanmak da suçtur.
Darbeciler ve yardakçıları Milli İradenin hukukunu çiğnedi, halkın temsilcisi olan siyasetçilerin hakkını yedi.
Onca haksızlığın bir rövanşı olacak elbette. Ne yani, ellerini kollarını sallayarak hayatlarına devam mı etsinler?
Hem "demokratik hukuk devleti olalım" diyeceksiniz, hem de darbecileri yargılamayacaksınız: Olmaz öyle şey! Başkasının parasını gasp eden nasıl yargılanıyorsa, başkasının hakkını gasp eden de yargılanacak. "
Darbe yaptık" demişti
Not: Gözaltına alınma kararı çıkanlara bakıyorum da... Esas olarak karacı askerler... Halbuki 28 Şubat'ın en önemli odaklarından biri olan, Batı Çalışma Grubu adlı yüzde yüz kanunsuz organizasyon, Deniz Kuvvetleri bünyesinde kurulmuştu. Başında da müteveffa DKK Komutanı Ora. Güven Erkaya vardı.
Ayrıca GK İkinci Başkanı Org. Çevik Bir ile sağ kolu Tümg. Erol Özkasnak (ki kendisine asla dokunulmayacağını düşündüğü için medyaya açıkça "Postmodern darbe yaptık" demiştir) ön cephedeydiler ama... Onların arkasında her şeyi bilen ve onaylayan GK Başkanı Org. İsmail Hakkı Karadayı bulunuyordu.
Peki ya, "Hıyarım var" diyen darbecilere, tuz yetiştiren yüksek yargı mensupları, üniversite yöneticileri ve medyacılar ne olacak? Göreceğiz...