CHP Başkanı Kemal Kılıçdaroğlu da aynı balonu şişirince yazmak şart oldu. Yüksek Yargı ile atışan Kemal Bey, bir ara lafı tutuklu ya da hükümlü gazetecilere getirmiş: "Dünyanın hangi ülkesinde 70 gazeteci hapiste? Çin'i geçtik..."
70 civarında gazetecinin, "mesleklerini yaptıkları için" hapiste olması, çeşitli platformlarda, Hükümetin ve yargının, demokrasi düşmanı olduğunun ispatı olarak sunuluyor.
ABD'den, AB'den, çeşitli uluslararası kuruluşlardan bu konuyla ilgilenenler geliyor. Hepsine aynı şey söyleniyor: Gazeteciler mesleklerini yaptıkları için hapisteymiş.
Özellikle Türkiye Gazeteciler Sendikası (TGS) tarafından fütursuzca dile getirilen bu bilgi doğru değil.
***
Olayın esası şöyle:
Adalet Bakanlığı, bu yalanı dolaşıma sokan
TGS'den liste istiyor: "Sözünü ettiğiniz bu 72 gazeteci kimdir?"
TGS,
2 Ağustos 2011'de listeyi gönderiyor. Adalet Bakanlığı da bu listede yer alan isimleri tek tek inceliyor.
Sonuç aşağıda. Birlikte okuyayım:
Listede yer alan
72 isimden
3'üyle ilgili hiçbir kayıt yok. Yani bu kişiler hapse girmemiş.
Listede bulunan
6 kişi ise o arada
tahliye olmuş. Yani listedeki isimlerden 63'ü inceleme tarihinde cezaevinde bulunuyor.
63 kişiden
36'sı hakkında dava açılmış ve
18'i hakkında mahkûmiyet kararı verilmiş...
27 kişi hakkında ise soruşturma devam ediyor.
36 kişiden sadece
4'ü,
"terör örgütünün propagandasını yapma" suçundan içeride.
İşte sadece bu suç tartışmalı: Gazetecinin haber verme hakkı ve görevi nerede bitiyor? Mesleğini örgüt propagandası için kullanması nerede başlıyor? Karar vermek kolay değil.
Örneğin bir muhabir, meslek ilkelerine uygun bir biçimde
PKK komutanı
Murat Karayılan ile röportaj yaparsa, bu bir propaganda değildir. Ben olsam yayınlarım.
Bazı yayın yönetmenleri ise
"Propaganda sayarım, asla yayınlamam" diyor. Dedim ya tartışmalı...
***
Ya kalan
32 "gazeteci"? Bunların cezaevine konulmalarının gazetecilik faaliyetiyle hiçbir ilişkisi bulunmuyor. "Peki, neler yapmışlar" derseniz... Birkaç tanesini sayayım:
THKP/C tarafından bir kişinin kaçırılıp örgüt evine götürülmesi eylemine katılmak. Eylem sırasında tabanca ve sahte polis kimliği kullanmak... Güvenlik güçlerine taş, sopa ve molotof kokteyliyle saldırmak...
Tehdit yoluyla çek senet tahsilatı yapmak... Ruhsatsız silah bulundurmak, resmi belgede sahtecilik yapmak...
Darbe yoluyla Hükümeti devirmeye teşebbüs eyleminin hazırlık safhasında aktif görev almak...
Böyle sürüyle suç var ve hiçbiri
"haber vermek, yorum yapmak" gibi gazetecilik faaliyetleriyle ilgili değil.
***
Gelelim diğer
27 kişiye... Soruşturmaları henüz sürdüğü için onlar hakkında ayrıntılı bilgi verilemiyor. Ancak... Bu 27 kişinin tamamı
"terör örgütüne üye olmak" suçlamasıyla tutuklanmış durumda.
Bu da şu anlama geliyor: Eğer
"örgüt propagandası" ile suçlansalardı,
"gazetecilik yaptılar/ yapmadılar" tartışması olabilirdi.
Halbuki durum farkı: Hüküm de giyseler, beraat de etseler, olayın bağlamı, "propaganda" değil, "üyelik" olacak.
ÖZETLE: "Gazeteci" denilen
63 kişiden sadece
4'ü, meslekle az çok ilgili bir faaliyet sonucu cezaevinde.
59'unun ise orada bulunmasının gazetecilikle alakası bulunmuyor.
Onlar gazeteci maskesi takmış militanlar.
SORU: Muhalefet edeceğim diye, Pinokyo gibi yalan söylemek ya da bir yalanı papağanlar gibi şuursuzca tekrarlamak normal bir davranış mı?