Perşembe akşamı, TESEV Başkanı Can Paker'in davetlisi olarak, '1907 Fenerbahçe Derneği'nde Beşiktaş maçını izledik.
Maçın 65'inci dakikasında ilginç bir olay oldu: F.Bahçe Teknik Direktörü Aykut Kocaman, Mehmet ve Caner'i oyundan çıkardı, yerlerine Stoch ile Özer'i aldı.
İzleyenlerin hemen hemen hiçbiri, Caner'in oyundan çıkarılmasına bir anlam veremedi. Çünkü Caner sadece iyi değil, aynı zamanda özveriyle oynamaktaydı...
Arka masalardan bir izleyici, bu değişikliğe herkesten çok daha fazla bozulmuştu. O dakikadan itibaren, sarı lacivertli oyuncuların topu her kaybedişinde... Ya da siyah beyazlıların her tehlikeli atağında, Aykut Hocaya "saydırmaya" başladı...
Birçok kişinin aklından, "Bizim Hoca saçmaladı" cümlesinin geçtiğine eminim.
Ancak dakikalar ilerledikçe adamın kızgınlığı, derneğin "bahçe" tabir edilen bölümünde bulunan herkesin canını sıkmaya başladı.
Çünkü Hoca hata yapmış olsa bile, iş işten geçmişti. Maç 1-1 devam ediyor, stattaki bütün Fenerliler gibi, "bahçe sakinlerinin" de maça konsantre olması gerekiyordu.
Ancak kızgın arkadaş susmuyordu: "Çakma Mourinho" dediği Aykut Hoca'yı, maçı BJK'ye satmakla suçlaması, ağzından dökülen en hafif laflardandı.
72'nci dakikada BJK öne geçince, münasebetsiz seyircinin sesi daha da gür çıkmaya başladı: Takımın geriye düşmesi, onun haklılığının kanıtıydı.
Masalara yayılmış Fenerbahçeliler, ekrana odaklanmış gözlerini, kulaklarına yaptığı müdahaleyle bulanıklaştıran bu oyunbozana ciddi biçimde kızmaya başlamıştı.
Derken 87'nci dakikada Cristian Baroni, F.Bahçe'nin ikinci golünü atarak durumu eşitledi.
İşte o anda bütün masalar ayağa kalktı ve sözleşmişçesine, "Nasıl vazetti Aykut Kocaman" diye yorumlayabileceğimiz o biraz da ayıp sloganı haykırmaya başladı.
Aslında frikikten atılan golün, Aykut Hoca'nın yaptığı değişiklikle bir alakası yoktu.
Bahçe seyircisi bunu bilmesine rağmen, hem Hoca lehine bağırıyor, hem de 15 dakika boyunca sinirlerini daha da geren izansız seyirciye "Şiştin mi" dercesine göz ucuyla bakıyordu.
Kıssadan hisse: Herkesin sizinle aynı fikirde olması yetmiyor. Doğru düşünceyi ne zaman ve nasıl ifade edeceğiniz de çok önemli.