Türkiye'nin en iyi haber sitesi
EMRE AKÖZ

"Filler tepişse de çimenler ezilir, sevişse de..."

Geçenlerde, aHaber'de yayınlanan "Konuşulmayanlar" programına, Nabi Yağcı ve Ayşe Hür ile birlikte Canan Barlas'ın konuğu olduk.
Nabi Yağcı, "eski" Türkiye Komünist Partisi'nin genel sekreteri, bugünün Taraf gazetesi yazarlarından.
Ayşe Hür ise ders kitapları, medya ve siyasi nutuklarla halka benimsetilmeye çalışılan resmi tarihin ipliğini pazara çıkaran makalelerin yazarı...
Bu üçlü kayda değer laf etti mi? Bilmiyorum. Onun kararını izleyiciler verir.
Bence programın asıl ilginç bölümü, Kürt şarkıcı Rojin'in sonradan katılmasıyla oluştu.

***
Bazı sanatçılar, bu tip tartışma programlarına, "cahil" olmadıklarını göstermek için, ellerine bir kitap alarak gider.
Ancak "Çılgın Türkler" tadındaki kitaplar, tam da olaya Fransız kaldıklarının göstergesidir.
Peki ya Rojin'in elindeki kitap hangi sınıfa giriyordu?
Ulusalcı hareketin Kürt halkını politikleştirdiğini biliyoruz. 7'den 70'e her Kürt, 7/24 siyaset konuşuyor. Bu atmosfer cinsiyet ve meslek ayrımı gözetmeden her Kürt'ü etkiliyor.
Ayrıca Abdullah Öcalan'ın, İmralı'da "felsefi" kitaplar okuması da etkili oldu. Genç Kürtler de o tip yapıtlara merak saldı.
Böyle bir ortamda, Rojin'in programa Frantz Fanon'un "Siyah Deri Beyaz Maske" kitabıyla gelmesi şaşırtıcı değildi.
Kürdistan'ın işgal altında olduğunu, kolonileştirildiğini düşünen insanların, Cezayir'in özgürlüğü için mücadele eden Martinik kökenli devrimci-psikiyatr Fanon'u (1925-1961) okumaları gayet normal...
***
Ancak Rojin'in okuduğu kitap değil de, Barlas'ın sorusu karşısında söylediği ilk cümle şaşırtıcıydı:
"TRT 6'ya çıktım diye bana hain dediler... Meğer kendileri MİT ile görüşüyormuş."
Hem devlette, hem PKK'da var bu çifte standart: Devlet, "Sayın Öcalan" diyenleri yargılıyor ama MİT Müsteşarı Hakan Fidan müzakerelerde "Sayın Öcalan" diyor.
Rojin'in bizzat yaşadığı gibi, PKK da farklı değil: Devletin kurduğu Kürtçe kanalda şarkı söylersen, düşmanın asimilasyon politikalarına hizmet eden bir hain oluyorsun...
Öte yandan Rojin'e "hain" diyenlerin, yıllardır MİT ile barış pazarlığı yaptığı ortaya çıkıyor.
Aslında buradaki iktidar mekanizmasını anlamak zor değil: İki taraf da, kendi kitlesinin, "katı bir disiplinle" arkasında durmasını arzuluyor.
Bu noktada o vecizeyi biraz geliştirelim: "Filler tepişse de çimenler ezilir, sevişse de..."
***
Rojin'in sözleri şuna işaret ediyordu: Evet, ulusalcı hareket Kürtleri siyasallaştırıyor. Ama buradan ille de sorgusuz sualsiz bir PKK desteği çıkmıyor.
Çünkü siyasi bilinç geliştikçe, sorular da artıyor: Kitaplarda okunanlar ile PKK'nın söylemleri (ve eylemleri) arasında çelişkiler beliriyor.
Ancak bu bilinç henüz eyleme dökülmedi: Örneğin bugüne kadar örgütle militanlar arasındaki ilişkiler hemen hiç sorgulanmadı.
Halbuki incir çekirdeğini doldurmayacak nedenlerle, nice PKK militanının, uyduruk "halk mahkemesi" kararıyla kurşuna dizildiğini biliyoruz.
Tabii anaya, babaya, "Çocuğunu TeCe öldürdü" diyerek, "cinayeti" örtbas ediyorlar. (Bugüne kadar askeriyede yapıldığı gibi!)
Zamanla olay öğrenilse bile aileler hesap sorma girişiminde bulunamıyor: Kimi korkuyor... Kimi de ideolojisine sarılarak acılarını bastırıyor. Adalet, muhayyel bir zaferin sonrasına erteleniyor.
Tam da 'Siyah Deri Beyaz Maske'de Fanon'un dediği gibi: İnsanlar inançlarını korumak için türlü yollara başvurur. Aykırı kanıtlar ortaya çıktığında; bunları kitabına uydurur, görmezden gelir, hatta toptan reddederler!

Yasal Uyarı: Yayınlanan köşe yazısı/haberin tüm hakları Turkuvaz Medya Grubu’na aittir. Kaynak gösterilse veya habere aktif link verilse dahi köşe yazısı/haberin tamamı ya da bir bölümü kesinlikle kullanılamaz.
Ayrıntılar için lütfen tıklayın.
SON DAKİKA