Türkiye'nin en iyi haber sitesi
EMRE AKÖZ

Niçin 'Kürt Ulusalcı Hareketi' diyemiyorlar?

Hem Kürt, hem de PKK sorunlarında mesafe alabilmek için yeni bir Anayasa yapmak gerekiyor.
Bu elbette "demokratik" ve "sivil" bir Anayasa olmalı. Demokratikliği Kürt sorununda, sivilliği ise PKK sorununda önemli adımların atılmasını sağlayacak.
Bu ayrımı tuhaf mı buldunuz? Gelin açalım...
Bildiğiniz gibi ben Kürt sorunu ile PKK sorununu bir ve aynı şey olarak görmüyorum.
"Kürt sorunu" Kürtlerin, farklı bir halk olmalarından gelen (adeta doğal) hakları ve talepleriyle ilgilidir.
Dolayısıyla demokratik bir Anayasa ile bu hak ve taleplerin büyük çoğunluğu karşılanabilir. (Örneğin kimlik, dil ve eğitim meseleleri.)

***

"PKK sorunu" ise farklı: Kandil'i, Abdullah Öcalan'ı, BDP'yi, KCK ve benzeri örgütlenmeleri de kapsayan, şiddet sarmalındaki bir "ulusalcılık" sorunu bu...
Bence mevcut Anayasa ile bu konuda ciddiye alınacak bir ilerleme sağlanamaz.
Çünkü Ankara "iki başlı" bir devlet görünümünde... Siyaset ikili bir yapıya sahip... Silahlı Kuvvetler tam manasıyla seçilmişlerin emrinde değil... "Pratikte" etkinliği azalsa da, "Vesayet Rejimi" dediğimiz asker merkezli düzenin "yasal" kaynaklarında önemli bir değişim olmadı.
Apo ve şürekâsı bu durumu biliyor ve kullanıyor.
Bir yandan "Başbakan Erdoğan onu yapsın, bunu yapsın" diye Hükümetten çeşitli taleplerde bulunurken... Aynı anda "Kimle kavga edersen, onunla barışırsın; bizim asıl muhatabımız askerdir" diyebiliyorlar.
(Not: Bu ikili yapıdan sadece Kürt ulusalcıları değil, dost ve düşman yabancı aktörler de yararlanıyor. Örneğin 28 Şubat sürecinde Refahyol Hükümetine karşı askerle işbirliği yapan İsrail...)
İşte bu çift başlı yapının teke indirilmesi, askerin tam anlamıyla seçilmişlerin emri altına girmesi gerekiyor.
Yeni Anayasa bu manada sivil olmazsa, Kürt ulusalcılarının karşısına tek bir irade çıkarılmazsa; görüşmeler de sürer gider, çatışmalar da... Ergenekoncular da bunu kullanır, silah komisyoncuları da...
***

Laf açılmışken baştaki ayrımı biraz açayım...
Bazı yorumcular "Kürt ve PKK sorunları ayrılamaz" demekte ısrar ediyor. İşin ilginç yanı bu iddiayı öne sürdükleri yazılarda, tam tersine, ayrıldığını gösteren örnekler kullanıyorlar.
2004'teki AB süreci, birçok Kürdü, PKK'dan soğutmuştu.
2007 seçimleri ve referandumunda, Kürt seçmenin AK Parti'ye desteği artmıştı.
2011 seçimleri ise... Başbakan Erdoğan'ın milliyetçi söylemlerine rağmen... Kürt seçmenlerin önemli bir bölümünün (oranlar kentten kente değişiyor) AKP'yi desteklediğini ortaya koydu.
Siyaset sosyolojisinin bu açık verilerine karşın, nasıl oluyor da bazı arkadaşlar, "Kürt sorunu ile PKK sorunu ayrılamaz" diyebiliyor?
Bu "ayrılmazlık" iddiası, bir "gerçeği" değil, Kürt ulusalcıların "hayalini" ifade ediyor.
Ulusalcı her hareket gibi onlar da Türkiye'deki "bütün" Kürtlerin temsilcisi olarak tanınmak istiyorlar. Ama değiller.
Bu gerçeği çok iyi bildikleri için de hep AKP'ye saldırıyorlar.
Onların en büyük rüyası, AKP'nin olmadığı bir ortamda, bütün Kürtlerin desteğini arkalarına alarak, askeriyenin karşısına dikilmek...
***

Benim anlamadığım bir başka nokta da, "Türk yorumcuların", BDP'den filan bahsederken, bir türlü "Kürt ulusalcılığı" dememeleri.
Acaba PKK'nın kullandığı demode solcu söylem mi kafalarını karıştırıyor?
Halbuki, "Kürt siyasi hareketi" dedikleri oluşum, artık net biçimde, (şimdilik) bölgesel iktidar isteyen ulusalcı bir hareket.
Değerlendirmeleri buna göre yapmak gerek...

Yasal Uyarı: Yayınlanan köşe yazısı/haberin tüm hakları Turkuvaz Medya Grubu’na aittir. Kaynak gösterilse veya habere aktif link verilse dahi köşe yazısı/haberin tamamı ya da bir bölümü kesinlikle kullanılamaz.
Ayrıntılar için lütfen tıklayın.
SON DAKİKA