Bu "şike-teşvik primi" işinde iki noktaya hâlâ akıl erdirebilmiş değilim.
Birkaç yıldır Türkiye'de kalburüstü insanlara "dokunuluyor".
Savcılar eskisinden farklı olarak, ince eleyip sık dokuyor, önce delilleri buluyor, sonra sanığa ulaşıyor.
Delil bulmada en çok kullanılan yöntem ise telefonların izlenmesi ve dinlenmesi...
Durum buysa...
1) Nasıl oldu da, spor sektörünün bazı önemli simaları, suç olan eylemleri telefonda konuşabildi? Apoletlilerin dahi dinlendiği bir ortamda neye güveniyorlardı?
2) Nasıl oldu da, şikeye 5 ila 12 yıl hapis cezası öngören kanun, 14 Nisan 2011'de yürürlüğe girmesine rağmen, o tarihten sonra da bu işlere devam edebildiler?
Belli ki ne "Değişen Türkiye" analizlerini okumuşlar, ne de "Herkesi dinliyorlar" diye yaygara koparan Ergenekon dostu medyacıları önemsemişler.