Beşiktaş civarından her taksiye binişimde, şoföre Dolmabahçe-Bomonti ve Kâğıthane-Piyalepaşa tünellerini sık sık kullanıp kullanmadığını sorarım.
Sorarım çünkü bu tip tünellerin büyüleyici bir yanı oluyor: Kentin insanı delirten trafiğinde yarım saat sürecek yol, hiç duraksamadan beş dakikada alınabiliyor.
Ancak bu çarpıcı gerçek bizi aldatmamalı: Belediyenin resmi rakamlarına göre, kavşaklar dahil 441 milyon liraya mal olan bu iki tünel "akılcı" mı, "rantabl" mı?
Özetle: Aldığımız sonuç, harcadığımız paraya değiyor mu? Önemli olan bu...
Ben her seferinde şoförün şöyle bir cevabı vermesini arzuluyorum: "Abi tüneller o kadar ilgi gördü ki trafik açıldıkları günlerdeki kadar hızlı akmıyor."
İşte ancak o zaman çok para dökülen tünellerin işe yaradığını anlayarak memnun olacağım. (Akşamları dolu ama gün içinde yoğunluk az.)
***
Başbakan
Erdoğan'ın dün nihayet açıkladığı
"Kanal İstanbul" projesini de öncelikle bu açıdan değerlendirmek gerekiyor. Yani birinci bakılacak nokta
kullanım değeri...
Derinliği
25, genişliği
150 metre olacağı söylendiğine göre, gemiler
tek yönlü geçecek...
Örneğin
Karadeniz'e çıkacak olan boş ya da mal yüklü gemiler İstanbul Boğazı'nı, kuzeyden gelen
petrol yüklü gemiler ise Kanal İstanbul'u kullanacak.
Bu projenin tarihi ve doğal güzelliklere sahip İstanbul Boğazı'nın karşı karşıya olduğu
büyük tehlikeyi fevkalade azaltacağı belli...
Ancak 'Kanal' ile 'Boğaz'ı birbirine karıştırmamak gerekiyor. Yani Kanal'dan,
"İkinci Boğaz" olmasını beklememek gerek.
Çünkü Boğaz, genişliği ve doğal imkânları sayesinde bir
"yaşam alanı". Yüzyıllar içinde Boğaz'ın iki yakasında zengin ve çeşitlenmiş bir hayat kurulmuş duruda.
Tasarlanan Kanal ise görece
dar: Sadece bir gemi geçebilecek genişlikte. Bu nedenle Kanal'ın iki yakasında yaşam alanı kurmak zor...
Gemilerin ucu ucuna geçtiği böyle bir suyolunda, faraza yüzmek, balık tutmak, tekneyle dolaşmak mümkün değil.
***
Ben bu fikri andıran
Yunanistan'daki
Korint Kanalı'ndan geçmiştim. O kanal da ancak tek yönlü kullanılabiliyor. Bu nedenle Korint Kanalı sadece gemileri
Mora Yarımadası'nı dolaşmaktan kurtarıyor.
Korint Kanalı'na has bir yapılaşma ise gözükmüyor.
Süveyş ve
Panama kanalları da çok farklı değildir. Suyolu gemi geçişi haricinde fazla kullanılamıyor. Örneğin tuzlu su nedeniyle tarıma yaramıyor.
***
'Kanal İstanbul'un yapım süreci, yeni iş imkânları yaratacak. Bundan kuşku yok. Hem
kalifiye (örneğin mühendisler), hem de
kalifiye olmayan (düz işçiler) emekçiler çalışacak.
Ancak proje tamamlandıktan sonra bu istihdam durumu sona erecek. Çünkü bu tip kanallar kısıtlı sayıda insan tarafından işletiliyor.
Başbakan
Erdoğan, Kanal'ı anlatırken şöyle dedi:
"Bu proje aynı zamanda bir
enerji projesidir. Bir
ulaştırma projesidir.
Bayındırlık,
tarım,
eğitim,
istihdam projesidir. Bu proje bir
şehircilik projesidir. Onun kadar da bir
aile projesi,
konut projesi,
kültür projesi, bir
turizm projesidir. En önemlisi de bu proje, bir
çevre projesidir. İstanbul'u ve çevresini, tabiatı, denizi, su kaynaklarını yeşili, hayvan ve bitki yaşamını koruma projesidir."
Kanal'ın
Trakya bölgesinin
"kara iklimini" etkileyeceğini herhalde şimdiden söyleyebiliriz. Olumlu mu olacak, olumsuz mu; orasını uzmanlar bilir.
Şehircilik ve turizm açısından bakıldığında, kimse Boğaz'ın yarattığı türden bir zenginlik- çeşitlilik beklememeli.
Muhakkak ki Kanal'ın girişinde ve çıkışında kayda değer bir kentleşmeye şahit olacağız. Ancak Kanal boyunca benzeri bir yoğunluk olacağını sanmıyorum.
Projelerin ayrıntıları ortaya çıktıkça,
20 milyar dolarlık projenin önemini daha iyi anlayacağız.