Geçen günkü "Diyarbakır adaylarına bir de bu açıdan bakın" başlıklı yazıma ilginç tepkiler geldi.
Bunlardan birine hemen cevap vereyim: "Kürtçü" dedikten sonra parantez içine "Kürt milliyetçisi" yazmıştım. "Kürtçü" tabirine bozulanlar olmuş... Bence hiç bozulmasınlar! Türk milliyetçisine "Türkçü" diyoruz da, Kürt milliyetçisine niye "Kürtçü" demeyelim?
MHP nasıl Türk milliyetçiliği yapıyorsa, BDP de Kürt milliyetçiliği yapan bir parti.
Ulus devlet düzeni içinde, Kürtlerin bir halk olarak haklarından mahrum edilmeleri, bugüne kadar tasavvur fersah acılar çekmiş olmaları bu gerçeği değiştirmez.
Burada benim yaptığım, siyasi ideolojinin adını koymaktan ibaret. Gocunmaya gerek yok!
***
Gelelim asıl konuya... Birçok okurumuz bir noktanın altını çizdi:
Evet, AKP'nin, Diyarbakır'da, kimlik siyaseti yapacak hali yoktu. O alan BDP'ye aitti...
Ancak... Kürt meselesiyle ilgili kapsamlı çalışması, geçenlerde "
Siyaset, Ekonomi ve Toplum Araştırmaları Vakfı" (SETA) tarafından yayınlanan, Gazi Üniversitesi'nden
Hüseyin Yayman'ın da dediği gibi... Diyarbakır'da Kürt milliyetçiliğine yüz vermeyen; hem devlete, hem BDP'ye uzak duran;
mütedeyyin Kürtler de vardı... Ancak AKP'nin listesi bu kesimlere de hitap etmiyordu...
Bence
AKP kurmayları, "
Sandığa gittiklerinde bize oy vermeyecekler de kime verecekler" diye düşünerek böyle bir liste hazırlamış olabilir.
Peki, bu doğru bir tavır mı? Hayır!
Çünkü vatandaşı "
kerhen" oy verme durumunda bırakmak, onu
alternatiflere açık hale getirir.