Kırgızistan'a yaptığı ziyaret sırasında Başbakan Erdoğan'ın keyfi yerindeydi. Nasıl olmaz!
Nispeten küçük bir ülkeyi yönetiyor olsa da, Kırgızistan'ın Türkçe bilen Başbakanı Atambayev, "Tayyip Abi" diye hitap ediyor, "O bizim agamız" diyordu kameralar önünde.
Bişkek'teki yeni elçilik binamızın açılışında da Başbakan'ın yüzü gülüyordu.
Türk okullarında eğitim gören çekik gözlü, dünya şirini küçük kızların, Türkiye halk danslarından örnekler sergilemesi, elbette Başbakan'ın hoşuna gitmişti.
Açılış töreni ve binanın gezilmesinden sonra, küçük bir odada Başbakan ile bir araya geldik.
Mısır'daki isyanlar ve başkanlık sistemi gibi konulardaki sorularımıza cevap verirken Başbakan Erdoğan hâlâ keyifliydi.
Ama Kuzey Kıbrıs'taki protesto gösterileri konusuna girince, yüz ifadesi değişiverdi. "Türkiye'nin Başbakanı" olarak, kendini ihanete uğramış gibi hissediyordu sanırım.
Bir "Nankörler!" demediği kaldı. Deseydi, valla ben hiç şaşırmazdım.
***
Olayı kısaca hatırlayalım...
Kuzey Kıbrıs Türk Hükümeti'nin aldığı son ekonomik önlemler, sendikaların tepkisini çekti.
Kimi işyerlerinde iki haftadır süresi belirsiz grevler yapılıyor. 28 Ocak'ta
Sendikal Platform, Lefkoşa'da
Toplumsal Varoluş Mitingi adını verdiği bir gösteri düzenledi.
Mitinge sivil toplum kuruluşlarından, emeklilerden, gençlerden de destek geldi.
Ancak miting, çalışanların sorunlarından ziyade,
siyasi taleplere sahne oldu. KKTC ve Türkiye hükümetleri hakaretamiz sloganlarla protesto edildi.
Mitingde açılan bazı pankartları okumak, durumu daha iyi anlatabilir:
"Kurtarıldık mı has..tir"...
"Ankara ne paranı, ne paketini, ne de memurunu istiyoruz"...
"Ayşe'nin parası bitti, tatilde hırsız oldu."
(
Not: Türkiye'nin Kıbrıs Harekâtı, Dışişleri Bakanı
Turan Güneş'in, Londra'dan geçtiği
"Ayşe tatile çıkabilir" mesajının ardından,
20 Temmuz 1974'te başladı. Yani pankarttaki Ayşe, Türkiye'yi simgeliyor.)
Ankara'yı en çok rahatsız eden şey ise mitingde
'Kıbrıs Cumhuriyeti' bayrağının açılması oldu.
Bence Başbakan bu olayların ardında, uluslararası kuklacıların da olduğunu düşünüyor.
Erdoğan'ın sözlerini işte bu bağlamda okumak gerekiyor. Bakın ne dedi:
***
Kuzey Kıbrıs'ta son günlerde provokatif eylemler var. 'Güney' (Kıbrıs) ile beraber bu işi yapıyorlar. Sonuncusu 28 Ocak'ta yapıldı. Bize 'defol' diyorlar. Yönetimin duyarsızlığı var. Cumhurbaşkanından Başbakana, yönetimin tavrını açık ve net koyması lazım...
Türkiye'ye karşı böyle bir eyleme hakları yoktur. En düşük maaş alan memurları 10 bin liraya yakın para alıyor...
Benim Başbakanlık müsteşarımın aldığı 5 bin küsur. Beyefendi 10 bin lira alıyor, bir de bu eylemi yapıyor utanmadan.
Üstelik 13 maaş alıyor yılda. Sonra da "Türkiye buradan çek git" diyor... Sen kimsin de böyle, "Buradan elini çek" diyorsun? Şehidim var, gazim var... Stratejik olarak ilgiliyim... Kıbrıs'ta, Yunanistan'ın ne işi varsa, Türkiye'nin de Kıbrıs'ta stratejik olarak o işi var.
Ülkemizden beslenenlerin bu yola girmesi manidardır. Biz destekliyoruz... Bunun karşılığının olması gerekmiyor mu?
Türkiye aleyhindeki eylemlere zemin hazırlanması kabul edilemez. Şimdi bakıyorum, (Başbakan İrsen Küçük) benden randevu istiyor, çağırıp kendisiyle konuşacağım. Soracağız...