Geçenlerde, türbanlı kızlarla, başını örtmeyen kızların birlikte okuduğu bir vakıf üniversitesine gitmiştim.
(Oran, hazırlık bölümünde ve birinci sınıfta yuvarlak hesap yüzde 50.)
Orada hem akademik, hem de idari görevlerde çalışan arkadaşlarım var.
Sordum: "Eğer türban serbest bırakılırsa... Örtülüler, örtüsüzlere, kapanmaları için baskı yapar" deniyordu. Burada durum ne?
Arkadaşların cevabı çok ilginçti:
"En küçük bir zorlama dahi yok... Ama ne var biliyor musun? Bazı türbanlılar, diğer bazı türbanlılara, 'Sen de çok açıldın' filan diyor..."
Türbanlı kızlar arasında, ortalamanın ötesinde makyaj yapıp, kapalı da olsa albenili kıyafetler filan olursa... "Daha tutucu", "daha muhafazakâr" olanlar, böyle laf çakıyormuş.
***
Bilhassa YÖK Başkanı
Yusuf Ziya Özcan'ın girişimlerinden sonra, birçok üniversitede türbanlılar aylardır sınıflara, kantinlere serbestçe giriyor; okulun sosyal yaşamına katılıyor.
Bazılarının iddia ettiğinin tersine, kapalılardan açıklara bir baskı yok.
Benim için bu konu çok önemli. Çünkü
Aydın Doğan medyasının kalemşorları
2007 sonbaharından itibaren baskı olacağını iddia etmişti.
"Mahalle baskısı olacak, üniversiteli açık kızlar, kapanmak zorunda kalacak" demişlerdi.
Gazetede yazan üç-beş tetikçinin bunları demesi normal de...
Tarhan Erdem gibi serinkanlı, makul, aklı başında bir araştırmacı bunu nasıl iddia eder?
***
Evet, aynen böyle oldu:
10 Eylül 2007'de
Neşe Düzel'le yaptığı söyleşide aynen şöyle demişti Erdem:
"Türban takanların yarıdan fazlası bence onu siyasi simge olarak takıyor. (...)
AKP türbanı serbest bırakırsa
iki sene içinde, hiçbir üniversitede başı açık kız göremezsiniz. Çünkü toplumsal baskı yaratılır..." (Radikal)
Ben de o dönemde birkaç yazıyla bu iddianın yanlış olduğunu öne sürmüştüm.
İki yıllık saat çalışmaya başladı. İlk sinyaller böyle bir baskının olmadığı yönünde.
Bir
sosyoloji meselesi olduğu için ben unutmam: İster şimdiden araştırmaya başlayın, ister iki yıl sonra görüşelim.