Geçen gün Nezih kitapçısının, Metis'in "nefret suçları, ayrımcılık ve ırkçılık" karşıtı ajandasına satış vetosu koymasını eleştirmiştim ya... Yazar ve kitap yayıncısı Cem Küçük aradı...
Sol-Kemalist zihniyetteki bazı tanıdıkları, "Ne yani, ayrım gözetmeksizin her şeyi satmak zorunda mıyız" demiş.
Elbette değiller!
Diledikleri malı satmakta olduğu kadar, satmamakta da serbestler.
(Zaten bir kitapçının tüm yayınları satması, pratikte imkansızdır. Her şeyden önce yeri yetmez. Dolayısıyla seçim yapması gerekir.)
Benim Nezih'i eleştirme sebebim net:
Tutarsızlık...
Resmi ideolojinin çanına ot tıkayan sürüyle kitabı satıyor ama Metis'in ajandasını satmıyor.
Değişik bir örnek vereyim:
Şu sıralar ulusalcılığın teorisyenliğine soyunmuş olan Yalçın Küçük'ün, Kemalizm'i ve Kurtuluş Savaşı'nı yerden yere vuran kimi kitapları Nezih'te satılıyor.
O halde bu ne perhiz, bu ne lahana turşusu?
Benim söylediğim bundan ibaret.